Page 237 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 237
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 11 116
4.ÜNİTE > Makale Kazanım A.4.14: Türün ve dönemin/akımın diğer önemli yazarlarını ve eserlerini sıralar.
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi Edebî Dostluklar, Ebedî Katkılar 25 dk.
Amacı Dönemin makale yazarlarının düşüncelerini ve edebiyatımıza olan katkılarını tespit edebilmek. Bireysel
Yönerge Aşağıdaki metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız.
(Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
Dostluğa ve Nurullah Ataç’a Dair
Ataç’ı şöyle tanıdım: Mütareke senelerindeydi, Dergâh’ı yeni çıkartmağa başlamıştık. Küçücük fikir
mangamızı gerçek değer sandığımız insanlarla çoğaltmağa çalışıyorduk. Bir gün Yüksek Muallim
Mektebinde ağabeyi Galip Ataç bana, kardeşinin İsviçre’den yeni geldiğini, bizim gibi edebiyatı sev-
diğini, Henri de Regnier (Henri dö Renye) ile mektuplaştığını söyledi. Hemen mektebin karşısında
Tanin matbaasında küçük bir odamız vardı. Yanı başında, yarısından fazlasını doldurduğumuz İk-
bal kıraathanesiyle beraber bu oda, bizi Darülfünundaki derslerden ziyade çekiyordu. Ertesi günü
Nurullah’ı bu küçük odada gördüm. Saatlerce konuştuk. Buluşlarla dolu, çok uyanık, mücerret fikirle
keskin bir hiciv ve mizah arasında, birinden öbürüne bir anda atlayan cümbüşlü ve parlak bir zekâsı
vardı. Dostluğumuz ilerledikçe bu zekânın riyazi bir tarafı olduğunu, çok keskin bir mantığa dayan-
dığını ve inandığı şeyler uğrunda mücadeleden hiç çekinmediğini, hülasa o yaşta olduğu gibi, bugün
de en fazla saydığım meziyetleri bulunduğunu öğrendim. Bu meziyetleri birkaç gün sonra yazıların-
da tanımağa başladık.
Bizde şiiri en iyi anlayanlardan -zaten şiirde ya en iyi anlayan vardır veyahut hiç yoktur- biri şüphesiz
ki odur. Yahya Kemal ile memleketimizde başlayan büyük edebiyat hareketinin, aydınlık görüşün,
Ataç gerçekten havarisi olmuştur. Ben, kendi hesabıma, arkasında kıymet hükümlerini ister istemez
idare eden bir eser olmadan güzellik âleminde dolaşan bu zekâdan daima faydalandım. Sade ben
mi, hepimiz birden ve nasıl faydalandık! Nurullah kadar istidadın peşinde koşan, güzeli bulduğu
yerde alkışlayan ve çirkine “Kalk git efendim...” demekten çekinmeyen pek az fikir adamımız vardır.
Yazmağa başladığı günden bu zamana kadar hiçbir sanat hareketini gözden kaçırmamış, en ufak bir
kımıldanışı bile cevapsız bırakmamıştır.
Yahya Kemal’den bizde en iyi bahseden o oldu. Haşim hakkında hemen herkesin az çok kapıldığı ya-
lanları, bu şairin güzel taraflarını hiç unutmamak şartıyla o temizledi. Ahmet Muhip’i, Orhan Veli’yi,
Oktay’ı, gençlerin birçoğunu büyük okuyucu zümresine o tanıttı.
(…)
Nihayet Nurullah, bize bazı fikir meselelerinin kapısını açtı. Bizim yaştakiler için değilse bile gençler,
yeni yetişenler için bunun ne kadar mühim olduğunu bilmem söylemeğe lüzum var mı? Bu fikirlerin
ekildiği genç dimağlar, onları besleyebilecek bir zemin haline gelirlerse, elbette ki, edebiyatımız başka
bir manzara alacaktır. Nurullah kendisinden şüphe eden adam sıfatıyla durmadan fikirler arasında
gezindi. O kendisini aradıkça, okuyucuları kendilerini buldular. Türk matbuatı yirmi seneden fazla
bir zamandır bu kalıptan kalıba girişi seyrediyor. Nurullah’ı fikir değiştirmekle itham ettiler. Gerçek-
te ise o, çok rasyonel bir şey yapıyor, kendisini tam görmek istiyordu. Bütün diyalektikler dışarımız
içindir. Kendisi de tenakuza tahammül etmediğinden, Nurullah hep yeniden yaşıyordu. Yaşadığı için
tesir altında kalıyor, her tesirden yeni bir isyanla sıyrılıyordu. Fakat daha güzeli var. Bütün bunla-
rı yaparken titiz bir zevkle Türkçeyi işliyordu. Sonunda bize Hatıralar’ın o ince, adeta şeffaf tül ve
nüans örgüsünü veren ve nihayet onu da beğenmeyip ötesine geçen bir yığın üslup süzgecinden geçti.
Bugün Nurullah, Türkçeyi en fazla sevenlerden biridir. Biraz daha mutedil olmasını benim şahsen
temenni ettiğim bu sevgiye hürmet etmemek imkânsızdır. Türkçe bu titiz üslupla bir yığın ecnebi
eserini kazandı. Onun Stendhal (Şitendal) tercümeleri, Türkçenin en güzel eserlerindendir. Fakat
sade Stendhal mi? Balzac (Balzak), Flaubert (Flubert), Laclos (Laklos)...
Ahmet Hamdi Tanpınar, Edebiyat Üzerine Makaleler
235