Page 241 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 241
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 11 118
4.ÜNİTE > Makale Kazanım A.4.15: Metinlerden hareketle dil bilgisi çalışması yapar.
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi Noktalama ve Cümle 25 dk.
Amacı Noktalama işaretlerinin amacını kavrayarak cümlenin ögelerini bulabilmek. Bireysel
Yönerge Aşağıdaki metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız.
(Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
Yaşar Kemal’in Romanlarında Saz Şairleri
Sanat eseri, toplumun aynasıdır; sosyal ve kültürel yapının, iç dünyanın, umutların, beklentilerin,
birikimlerin yansıtıldığı, estetikle buluştuğu yerdir. Erman Artun, “Sanat ürünleri, toplumun yapı-
sından soyutlanamaz. Bunlar toplumsal ilişkilerden doğan olgulardır. Her toplumun kendine özgü
acıları, sevinçleri, umutları, özlemleri kısacası kendine göre bir iç dünyası vardır. Bu iç dünyanın
birikimleri sanat ürünlerinde dile getirilir. Edebi eserler, yaşayan kültür topluluğunun ortak dünya
görüşüne ve değerler sistemine göre şekillenir. Âşıkların şiirlerinde Anadolu halkının dünya görüşü-
nün yanı sıra estetik modelleri de temsil edilir.” sözleriyle sanat ürünü ile toplumsal ilişki arasındaki
organik bağa dikkat çekmektedir. Bu organik bağı değerli kılan olgulardan biri de, âşıklık geleneğidir.
Sözlü kültürün bir parçası olan ve 16. yüzyılda başladığı kabul edilen âşıklık geleneği, gerek söz-
lü, gerek yazılı kültür ürünlerinde görülmekte, ilk günkü canlılığını yitirmekle birlikte kimi zaman,
kimi eserlerde güçlü bir kimlikle karşımıza çıkmaktadır. Özkul Çobanoğlu, âşıklık geleneğinin Türk
toplumunca benimsendiğini “Âşık Tarzı Kültür Geleneği ve Destan Tarzı” adlı eserinde şöyle belirt-
mektedir. “Âşıklık geleneği ve âşık şiiri sözlü kültür ortamının ürünüdür. Bağımsız bir sosyo-kültürel
kurum kimliğiyle 16. yüzyılda başladığı kabul edilen gelenek, günümüzde de sürmektedir. Âşıklık
geleneği Türk toplumunun bütün sosyo-kültürel katmanlarınca özümsenmiş, Osmanlı döneminden
günümüze ortak kültürü oluşturan değerleri bünyesinde barındıran kurumlaşmış bir gelenektir.”
(…)
Kaynaklar, Yaşar Kemal’in yazı hayatına topladığı folklor ürünlerini yayımlayarak başladığını; halk
kültürünü, sanatını, folklorik unsurları eserlerinde sevgiyle yansıttığını; Karacaoğlan, Pir Sultan,
Yunus Emre gibi sanatçılarla büyüdüğü için kendini çok şanslı gördüğünü belirtirler. Yaşar Kemal’in
köy romanı geleneğini sürdüren yazarlar arasında önemli bir yer edinişini, romanlarının diğer ro-
manlardan nitelik olarak ayrılışını, kültürel zenginliği köy ve Anadolu pastorali çizgisinde romanla-
rına taşımayı başardığına; eserlerindeki folklorik zenginliğe ve söyleyiş gücüne bağlarlar.
Cevdet Kudret, “Türk Edebiyatında Hikâye ve Roman III” adlı eserinde Mustafa Baydar’a dayalı ola-
rak verdiği bilgide Yaşar Kemal’in çocukluğunda “halk şairi” olduğunu, “Âşık Kemal” diye anıldığını;
ortaokulda iken de, “ünlü bir Köroğlu anlatıcısı” olduğunu, köy köy dolaşıp destan anlatan “destan
anlatıcılar” gibi, “ayağında kara bir şalvar, elinde baston, beli bükük dolaşıp anlattığını” söyler ve bu
“halk anlatıcılığından roman diline geçtiğini” yazar. Yaşar Kemal, kendisiyle yapılan röportajlarda
sıklıkla bu konuya değinir. Halk edebiyatından yararlandığını, çok şey öğrendiğini; halk kültürünün
bir sanatçı için yabana atılacak bir şey olmadığını vurgular.
(…)
Yaşar Kemal’in sözlü kültür konusundaki engin bilgisi, folklor derlemeciliğiyle giderek artmış, bu
birikim eserlerine yansımış ve Türk edebiyatına başarılı bir kimlik olarak damgasını vurmasına yol
açmıştır. Eserlerinde görülen kimi türkü ve ağıtların güncelliği, Karacaoğlan, Dadaloğlu gibi büyük
halk şairlerinin deyişlerinden yararlanışı, onların deyişlerinin benzerlerini nesir içinde başarıyla yo-
ğuruşu yazarın sahip olduğu kültürel zenginliğin göstergeleridir.
(…)
Kerime Üstünova, Yaşar Kemal’in Romanlarında Saz Şairleri
239