Page 362 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 362

178       TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 11                          Ortaöğretim Genel Müdürlüğü




           bir çehresi, irice bir burnu, çıkık elmacık kemikleri, kuvvetli bir çenesi vardı. Dişleri bembeyaz ve
           sağlamdı. Yalnız iki tanesi ağzını kapadığı zaman üst dudağını hafifçe şişirecek derecede büyüktü.
           Yüzünün en göze çarpan yeri geniş ve zeki alnının altındaki hafifçe çatık ince kaşlarıydı.
           Mebusa mütemadiyen maariften mektepten ve talebesinden bahsetti. Bilhassa sevdiği çocukların
           sözü olurken küçük siyah gözleri canlanıyor yüzü hemen hemen güzelleşiyordu. Nihayet asıl mesele-
           ye geldiler. Şerif Halil izin meselesini açtı Zehra’yı birdenbire korkutmamak için:
           — İstanbul’daki bir dostum bilhassa sizi görmemi rica etti. Galiba babanızı tanıyormuş, dedi.
           Zehra “baba” sözünü işitince vaziyetini değiştirdi kaşlarını çattı yüzü sert bir mana aldı:
           — Yanlış olacak... Benim babam yok efendim...
           — Nasıl olur?
           — Belki başka bir Zehra olacak... Maarif Müdürü söze karıştı:
           — Kasabada bir ikinci Zehra yok ki... Mebus tamamladı:
           — Hatta mektebini de söylediler... Demin Beyefendiyle konuşurken aklıma gelmemişti. Fakat şimdi
           gayet iyi hatırlıyorum...
           — Mademki size babam olmadığını söyledim efendim... Zehra asabileşmişti. Gözleri, karanlık çeh-
           resi çatkın başını önüne eğiyordu.
           (…)
                                                                           Reşat Nuri Güntekin, Acımak


           Kelime Dağarcığı
           bilhassa: Özellikle. celbetmek: Kendine çekmek. hâsılı: Sözün kısası, kısacası. huşunet: Sertlik, kabalık, kırıcılık.
           maarif: Öğretim ve eğitim sistemi. mebus: Milletvekili. mütemadiyen: Ara vermeden, sürekli olarak, mütemadi.


          1. Okuduğunuz metin, Reşat Nuri Güntekin’in 1928 yılında kaleme aldığı Acımak adlı romanından
             alınmıştır. Anadolu’da öğretmenlik yapan, son derece idealist ve çalışkan, kendince katı kuralları
             olan Zehra’nın başından geçenlerin anlatıldığı romanda, o yıllarda Anadolu insanının içinde bulun-
             duğu durum çarpıcı bir gözlem yeteneği ile okuyucuya aktarılmıştır.
             Yazarın, Anadolu halkının sorunlarına bu kadar vâkıf olmasının nedeni sizce ne olabilir?








          2. Yazarın, insan karakterini bu kadar iyi analiz etmesinin, eserlerine etkisi neler olabilir? Düşüncele-
             rinizi belirtiniz.









          3. Siz bir roman yazarı olsaydınız eserleriniz, hayatınızdan ne gibi izler taşırdı?











          360
                                                                                      Hazırlayan: Hilal ASLAN
   357   358   359   360   361   362   363   364   365   366   367