Page 449 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 449

Ortaöğretim Genel Müdürlüğü                         TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 11          221

             8. ÜNİTE > Eleştiri  Kazanım A.4.8: Metinde millî, manevi ve evrensel değerler ile sosyal, siyasi, tarihî ve mitolojik ögeleri belirler.
             Alan Becerileri: Okuma Becerisi  Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
             Etkinlik İsmi               Metinde Millî, Manevi ve İnsani Değerler                30 dk.

             Amacı     Metinden hareketle millî, manevi ve insani değerleri sezebilmek.          Bireysel

               Yönerge  Aşağıdaki metni okuyunuz. Metinden hareketle soruları cevaplayınız.
                     (Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)

                                               Başını Vermeyen Şehit
             (…)

             Biz, kahraman kelimesini Türkçede normal olarak savaşlarda çarpışan, din, vatan, millet gibi sosyal
             değerler uğruna kendisini feda eden insanlar için kullanırız. Bu manada kahramanlık tabiat veya ha-
             yatla mücadeleden farklıdır. Burada insan bile bile ölüme karşı gider. İtici güç de ferdi kazanç değil tam
             tersine mutlak fedakârlıktır.
             Ömer Seyfettin, “Başını Vermeyen Şehit” hikâyesinde işte böyle bir kahramanlığın örneğini verir. Türk
             tarihinde ise bu tipte, kelimenin gerçek manası ile kahramanlar var olmuştur. Ömer Seyfettin, başa
             aldığı cümlelerden de anlaşıldığı üzere hikâyesinin konusunu Peçevî Tarihi’nden almıştır. Peçevî Tarihi
             de Ömer Seyfettin’in Kuru Kadı diye andığı kadının destanını aynen verir. Ömer Seyfettin hikâyesinde
             bu destandan geniş olarak faydalanmış fakat ona kendinden birçok şeyler katarak işlemiştir. Peçevî
             Tarihi’nde verilen destan metni ile Ömer Seyfettin’in hikâyesinin mukayesesi, modern hikâyecinin eski
             destancılardan farkını göstermesi bakımından faydalıdır.
             (…)
             Ömer Seyfettin’in hikâyesinin başına aldığı Peçevî’ye ait cümle, kısa olmakla beraber destanda macera-
             ları tasvir edilen gazilerin davranışlarını izah edici bir mana taşır: Grijgal, Zigetvar’a yakın bir yerdir ve
             dört tarafı kâfir hisarı ile çevrilidir. Karşı tarafın askerleri çok, Türklerin ise azdır. Böyle bir durumda
             orada tutunabilmek, ancak hikâyede kendilerinden bahsedilen gaziler gibi gözü pek, imanlı, ölümden
             korkmayan kahramanların varlığı ile mümkündür. İçinde bulundukları sıkışık ve tehlikeli durum ve
             iman insanlara olağandışı hareketler yaptırır. Vakaya şahit olan kadı da destanın başında, içinde bu-
             lunulan durumun sıkışıklığını belirtir. Grijgal, Zigetvar’a yarım mil mesafededir. Gaziler azdır, yüz on
             dört kişidir. Kâfirlerin sayısı ise onların on mislidir. Maddi kuvvetler arasındaki açık dengesizliğe göre
             Türklerin kaleyi düşmana vire ile teslim ederek oradan çekilmeleri gerekir. Kâfirlerden gelen teklif üze-
             rine durum müzakere edilir. Gazilerin hepsi savaşa karar verir. Onlar maddi şartları hesaba katmayan,
             din yolunda şehadetin kutsallığına inanan insanlardır. Bilhassa ertesi gün bayram, o günün ise cuma
             olması onları heyecanlandırır. Kadı, gazilerin imanını bilemek için harekete geçmeden önce onlarla
             İslam âlemi arasında münasebeti belirten bir konuşma yapar.
             (…)
             Arkalarında bütün İslam âleminin manevi yardımını hissediş, gazilere çok yüksek bir moral gücü verir.
             Onlar Grijgal Kalesi’nde azdırlar ama yalnız değillerdir. Önemli olan gaza ve şehadetin davranışlarına
             verdiği yüce manadır. Atılan haber topları üzerine civardan gelen maddi yardım da onların cesaretini
             arttırır. Fakat bu gelenlerin sayısı çok değildir. Beş on gazidir. Geldikleri yoldan kopan toz bulutu, gün
             yüzünü tuttuğu için kâfirler yardıma koşanların yüz bin atlı ve asker olduğu vehmine kapılırlar, bozgu-
             na uğrarlar ve geri kaçarlar.

             (…)
             Destanda tabiatüstü hadiseler, velilere has olan manevi güç ile izah olunmuştur. Anadolu evliya men-
             kıbeleri, onlardaki manevi gücü gösteren bir yığın keramet ile doludur. Kuru Kadı’nın anlattığı vakada
             onun çarpıcı oluşu, içinde yaşanılan gerçeği aşmasından dolayıdır. (...) Deli Mehmet ve Deli Hüsrev
             gibi hem gazi hem veli olan tipler, kendilerine has manevi güç ile tabiat kanunlarını aşarlar. Destanda
             dikkati çeken noktalardan biri, bu hadiseden çok heyecan duyan Kadı’nın gördüklerini başkalarına
             anlattıktan sonra “kalbine kesafet dolması”, eski hâletini kaybetmesidir. Deli Hüsrev, bu hareketinden
             dolayı onu “ebleh ve ahmak” diye azarlar. Deli Hüsrev de mistikler gibi “hâl” ile yaşananların “kal”
             (söz) ile ifade edilmesinin aleyhindedir. Bu, anlamayanlara akıllarının almayacağı bir sırrı ifşa etmek
             demektir. Kuru Kadı yazmamış olsaydı biz Osmanlı tarihinde belki binlerce benzeri bulunan Deli Meh-


                                                                                                   447
   444   445   446   447   448   449   450   451   452   453   454