Page 459 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 459
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 11 226
8. ÜNİTE > Eleştiri Kazanım A.4.11: Metinde fikrî, felsefi veya siyasi akım, gelenek veya anlayışların yansımalarını değerlendirir.
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi Eleştiriden Yansıyanlar 30 dk.
Amacı Metindeki fikrî, felsefi akım, gelenek ve anlayışların yansımalarını değerlendirebilmek. Bireysel
Yönerge Aşağıdaki metni okuyunuz. Metinden hareketle soruları cevaplayınız.
(Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
Ahmet Muhip Dıranas
Ahmet Muhip Dıranas (doğ. 1909), şiire on yedilerinde başlar. Hece geleneğinin alışılmış kalıpları için-
de, alışılmamış bir anlatım ve imge tazeliğiyle, ağır, temkinli adımlarla girer şiir dünyasına. Çeşitli der-
gilerde zaman zaman görünen, her seferinde bütün süslerden soyunmuş yapyalın, ama anlam yüklü,
enginlik özlemiyle dolup taşan şiirlerini bugüne kadar kitap haline getirmez, getiremez. 1926’dan 1964’e
kadar, dış dünyaya adeta sırt çevirmiş, kendi anıları, düşleri, özlemleri, bunalımları içinde kapalı kala-
rak sesini duyurmaya devam eder.
Ahmet Muhip Dıranas, tıpkı Dağlarca gibi, şiirimizde bir rastlantıdır. Kendinden öncekilere her ne
kadar kalıp bakımından benzerse de dil ve imge açısından hiç benzemez. Yerli, yabancı çağdaş şiir
ustalarının çıraklığını yapmış, çağının, gününün sorunlarına, bir Yahya Kemal yançizerliğiyle yabancı
kalmışsa da, onun gibi, Türk şiirine -eski kalıplar içinde- yepyeni bir anlatım, büyüleyici bir imge zen-
ginliği, ulaşılması güç bir ses ve uyum tazeliği getirmiştir.
Ahmet Muhip, 1940’tan bu yana yenileşen, biçim ve özce kabuk değiştiren şiir dünyamızda, kitabı ol-
mamasına rağmen, adını unutturmamasını, istediği konular dışında, süsten arınmış, “derviş sadeliği”
içindeki soylu dili, şaşırtıcı imgeleri yanında büyük bir şiir duygusu, şiir sezgisi ve şiir kurma gücüne
borçludur.
Aslına bakılırsa, şair işlediği konular, dile getirdiği duygular bakımından şiirimize büyük bir şey katmış
değildir.
Şiirlerinde, gönül kapılarına “bir mevsim gibi varıp bir mevsim gibi” geçer, içindeki “karanlıklara, ma-
ğaralara, inlere” güneş ışıkları salmak ister hep. O da, tıpkı Dağlarca gibi, karanlıklardan ışığa çıkma
özlemindedir. Yalnız onun özleminin ardından, yurdun geri kalmışlığına kahırlanıp “karanlıkları yak-
mak” isteyen Dağlarca’nın toplumsal kaygıları yok. Dıranas daha çok, gerilerde kalmış güzel günlerin
anısında ve geçip giden bir ömrün geri dönülmezliğinde durmadan bunalan ruhuna bir ışık, sıcak bir
destek, kimi zaman, “güzel”e, “yeni”ye doğru koşan bir sonsuzluk, bir genişlik duygusudur; kimi zaman
da, “yemişlerin dallarda sallandığı, gecelerin bir deniz gibi aktığı” günlerin tatlı anısı.
Dıranas, Ağrı adlı şiirinde, o içini saran “büyüklük” duygusunu bir an için somutlaştıran dağa bakar-
ken, her şeyin sisler, bilinmezler içinde olduğunu görür. Onun gözünde bir saraydır bu dağ: Her şey bu
sarayın ardından görünür / O insana: Sevmek, yaşamak ve ölüm.
İşte, bu üç kelime, Dıranas’ın hayata bakışını özetler ve şiirlerinin başlıca temalarını oluşturur.
Ahmet Muhip Dıranas, bu üç temayı, “bir büyük şarkı” bütünlüğü içinde, “kimsenin farkına varama-
dığı güzellikler” tadıyla, “şairanelikten” uzak, övünülesi bir anlatım sadeliği içinde dile getirir. Ondan
edebiyatımıza kalacak olan, eşine az rastlanır bir şiir duygusuyla kurduğu dizeler bütünüdür.
Vedat Günyol, Çalakalem
Kelime Dağarcığı:
derviş: Alçak gönüllü ve her şeyi hoş gören kimse. imge: Zihinde tasarlanan ve gerçekleşmesi özlenen şey, hayal, hülya.
kahırlanmak: Çok ve için için üzülmek, kederlenmek. temkinli: Davranışlarında ölçülü olan.
457