Page 493 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 493

Ortaöğretim Genel Müdürlüğü                         TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 11          243

             9. ÜNİTE > Mülakat/Röportaj  Kazanım A.4.4: Metnin ana düşüncesi ve yardımcı düşüncelerini belirler.
             Alan Becerileri: Okuma Becerisi  Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
             Etkinlik İsmi                    Mülakatlarda Ana Düşünce                           25 dk.

             Amacı     Metnin ana düşüncesi ve yardımcı düşüncelerini belirleyerek metinden çıkarımlarda bulunabilmek.  Bireysel

               Yönerge  Aşağıdaki metni okuyunuz. Metinden hareketle soruları cevaplayınız.
                     (Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)


                                             Gülten Dayıoğlu ile Röportaj
             Yazdığı sosyal içerikli hikâyelerle Yunus Nadi Öykü Ödülü’nü kazanan, edebiyat hayatında neredeyse
             yarım asrı deviren 2012 Tüyap Kitap Fuarı’nın onur yazarı Gülten Dayıoğlu ile geçmiş 49 yılı konuştuk.
             Türk yayıncılığında çocuk kitapları ve çocuk edebiyatı son yıllarda bir ivme kazanıyor. Siz nasıl
             değerlendiriyorsunuz bu durumu?
             Öncellikle bu bir hayaldi ve gerçekleşti. İlk çocuk kitabım 1963’te yayımlandı. Aslında öykücülükten
             geldim, çocukluğumdan beri, ilk gençlik çağlarımda da hep öyküler yazardım. Sonradan öğretmen
             olunca çocuğun varlığının bilincine vardım. O zamanlar çocuk edebiyatı diye bir şeyin lafını ettirmez-
             lerdi. Ben çocuk edebiyatı dalında yazmaya başladıktan sonra tek hedefim çocuklara nitelikli kitaplar
             yazabilmekti. Kendimi bu doğrultuda yetiştirmeye adadım. Çocuklar için yazan yazarların da aynı he-
             defe odaklanmasını hayal ediyordum. Hayalim gerçekleşti ancak benim de düşünemediğim bir durum
             çıktı ortaya. Yanılmışım. Çocuklar için yazanların ve kitapların da sayıları arttı. Bunu demeye üzülüyo-
             rum ama bu çoğalmaya karşın nitelikli çocuk kitapları yazanların sayısı çok az. Rafları çocuk edebiyatı
             ilkelerine ters düşen cicili bicili kitaplar doldurdu. Çalakalem yazıldıkları için içleri boş. Ne dili, ne de
             içeriği çocuğa göre. Bu alanda çocuğa görelik diye bir kavram var oysaki. 
             Nedir çocuğa görelik?
             Dört yaşındaki çocuğun hayatı algılaması, altı yaşındaki çocuğa göre farklıdır. Çocuğa görelik yaş dü-
             zeyine, bilgi birikimine, yaşam ortamına, dil dağarcığına dayalıdır. Bu, çocuk edebiyatının temel ilkele-
             rinden biri. Herkes almış başını gidiyor, ilkelere uymayan eserler de, nitelikli çocuk kitapları ile satılı-
             yor. Burada suçlamıyorum, eleştiriyorum sadece. Ben iki yıl uğraştım çocuk öykülerimi yayınlatıncaya
             kadar. Bu sayede eserlerim doktora tezlerine konu oldu, yabancı dillere çevrildi. Üniversitelerde çocuk
             edebiyatı kürsüleri onları benimsedi. 
             İlk hikâyeniz Afyon yerel gazetesinde siz 15 yaşındayken yayımlanmış. Nasıl oldu?
             Evet “Baca Temizleyicisi”. Çocuk öyküsü değildi. Özellikle sosyal içerikli ve kadın sorunlarını içeren
             öyküler yazıyordum o dönem. Yunus Nadi Ödülü’nü de öyle bir öyküyle kazandım; “Bahçıvanın Oğlu”.
             Artık kitaplarım yayınlanmaya başlamıştı ama ben hep kendi düzeyimi ve kalemimin düzeyini yük-
             seltmeyi hedef edindim. Yoksa beni hâlâ kim okur, günümüzün çocuklarını düşünebiliyor musunuz?
             Çocuğa görelik anlamında hiçbir zaman hedefimden sapmadım. Konferanslarımda soruyorlar, “Ho-
             cam siz çocuk düzeyine nasıl bu kadar inebiliyorsunuz?”. Diyorum ki bir dil sürçmesi oldu, ben çocuk
             düzeyine inmiyorum, çocuğa erişmeye çalışıyorum, elimi tutsun diye. Üç kuşak kabuk değiştirdik biz
             onlarla birlikte. Şimdiki kuşak çocuklarına da erişmek kolay değil. “Mo’nun Gizemi”  bu bilinçle ortaya
             çıktı.
             Eserlerinizde sosyal içerikli konular, hikâyelerinizde hüzünlü birtakım motifler var. Bir çocuk ki-
             tabı yazarı olarak neden hüznün altını çizme gereksinimi duydunuz?
             Benim hüzünlü motifler içeren dört kitabım var; “Fadiş”, “Dört Kardeştiler”, “Yurdumu Özledim” ve
             “Ben Büyüyünce”. Bu kitaplar çok özel, çok gerçek; bu kitapların köy ve şehir çocukları arasındaki uçu-
             rumları kapatıp empatiyi sağladıklarına inanıyorum. Ben onları hüzünlü olsun diye yazmadım. Bu
             eserler çok iyi bildiğim köy ve Anadolu yaşamını yansıtıyor. 
             “Dört Kardeştiler”deki dört kardeşin yaşam savaşı, Fadiş’in annesine duyduğu özlem, öyle doku-
             naklıdır ki... Bu hassas duyguları aktarırken nerelerden, nasıl beslendiniz?
             O zamanlar evlatlık müessesesi çok yaygındı. Durmadan yoksullar, varlıklı ailelere evlatlık verirlerdi be-
             nim çocukluğumda. 1940’lı yıllardan bahsediyorum. Beslemeler vardı bir de. İstanbul’un kaymak tabakası
             alırdı. O beslemelere boğaz tokluğuna işler yaptırırlardı, insan içine sokmazlardı. Bu oldukça yaygındı.



                                                                                                   491
   488   489   490   491   492   493   494   495   496   497   498