Page 498 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 Beceri Temelli Etkinlik Kitabı
P. 498

245       TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 11                          Ortaöğretim Genel Müdürlüğü



          diye bir şey yoktur. Şahsi tatmin elde etme hissiyatı ile başkalarına da bir şeyleri aktarma arzusu daima
          işbirliği hâlindedir. Anlatının Gücü adlı çalışmasında Robert Fulford’un belirttiği üzere, hikâye anlat-
          mak bir ihtiyaçtır. Hem anlatan için hem de okuyan/dinleyen için ihtiyaçtır. Hikâyesiz bireyler ve hikâ-
          yesiz toplumlar ayakta kalamazlar veya hayata sımsıkı tutunamazlar. Çöker giderler. İşte bunun içindir
          ki çocuklarımıza binlerce yıldır masallar anlatıyoruz. Hikâye medeniyettir ve anlatı sanatları mitolojik
          çağlardan beri değişerek de olsa hep mevcuttur. Roman yazarının sorumluluğu ve misyonu elbette ki
          vardır. Sanatçının eseri, Jean-Paul Sartre’ın dediği gibi, toplum vicdanını rahatsız edebilmelidir. Oscar
          Wilde ise şöyle söylüyor: “İnsanlık, sanatçılardan çok şeyler öğrenebilir. Gerçek sanatçı günahkâr biri
          gibidir. Gerçek sanatçı eseriyle yıkar. Sanatıyla bize zararı dokunmayan sanatçı aslında bir sanatçı bile
          değildir.” Roman yazarının misyonu işte buradadır. Topluma ve o toplumu oluşturan bireylere ayna
          tutmaktır.
          Yazarın kendisi, romanın neresinde olmalı? Bizzat kendisi aktör mü olmalı, yoksa karakterleri ara-
          cılığıyla bir aktarıcı mı olmalı?
          Modern romanda yazarın kendisi gizlenmeye çalışmıştır. Bilhassa Emile Zola tecrübi romanlarında
          bunu yapmaya gayret etmiştir. Ama şimdi, postmodern romanda işler değişmiştir. Önceki eleştirmen-
          ler roman metninde yazarın belirginleşmesini kusur sayarlarken, şimdiki zamanlarda Paul Auster’ın
          yaptığı gibi, roman metnine yazar da dâhil olmak üzere müdahil olmayan yoktur. Öyle ki postmodern
          anlatılarda artık okur da okumakta olduğu romana bir şekilde müdahildir. Romancının bizzat kendisi
          aktör olabilir veya karakterleri aracılığıyla kendisini örtük bir şekilde metne yerleştirebilir.
                                                                          Adnan Şenel, Türk Yurdu Dergisi
          Kelime Dağarcığı:
          absürt: Saçma. akabinde: Arkasından. muhayyel: Hayal edilen. muhteva: İçerik. musallat: Bir kimse veya şeyin üzerine
          bıktıracak kadar düşen kimse. müdahil: Karışan. teoloji: Din bilimi.
          1.  Okuduğunuz mülakatta açıklayıcı anlatım biçiminin kullanılması sizce metne neler kazandırmıştır?







          2.  Okuduğunuz mülakatta açıklayıcı anlatım ile tartışmacı anlatım biçiminin bir arada kullanılması
              sizce mülakatta anlamı nasıl etkilemiştir?






          3.  Okuduğunuz mülakatta düşünceyi geliştirme yollarından tanık göstermenin kullanılması ile sizce
              ne amaçlanmıştır?





          4.  a)  Önemli bir yazar olsaydınız ve roman türü üzerine sizinle mülakat yapılsaydı düşüncelerinizi
                anlatmak için hangi anlatım biçimlerini ve düşünceyi geliştirme yollarını kullanırdınız? Düşün-
                celerinizi nedenleri ile açıklayınız.






              b)  Tanınmış, önemli bir yazar olsaydınız ve roman türü üzerine sizinle mülakat yapılsaydı düşüncele-
                rinizi anlatırken hangi yazarlardan alıntı yapardınız? Düşüncelerinizi nedenleri ile açıklayınız.







          496
                                                                                   Hazırlayan: Kadir ERDOĞANLI
   493   494   495   496   497   498   499   500   501   502   503