Page 198 - Türk Dili ve Edebiyatı - 9 | Beceri Temelli
P. 198

Ortaöğretim Genel Müdürlüğü                          TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 9        102

                                     Metindeki zaman ve mekânın özelliklerini belirler.
             5.ÜNİTE > Roman    Kazanım A.2.7.
             Alan Becerileri: Okuma Becerisi  Genel Beceriler: Yaratıcı Düşünme Becerisi
             Etkinlik İsmi                     İNSAN VE MEKÂN ALGISI                             30 dk.
             Amacı      Mekânın hem sanat eserlerinde hem de gerçek yaşamda insan için önemini anlayabilmek.  Bireysel


             Yönerge  Aşağıdaki metni okuyunuz ve soruları bu metne göre cevaplayınız.


                                                     SOKAKTA

               (...)

              “Sen sokağımızdan ayrıldığında henüz çocuktun. Doğrusu yokluğunu pek derinden hissetmiştim se-
              nin. Sonra ben, daha dikkatle yaşamaya devam ettim. Bir bakıma ikimiz için yaşayayım istiyordum.
              İstiyordum ki seyircisi olduğum her şeyden senin hissen kadarını da göreyim, ayırayım ve yolumuzun
              birleştiği bir noktada sana aktarayım. Bu hisle bu zengin temaşada Allah şahit hiçbir şeyi kaçırmama-
              ya çalıştım. Bir çiğ taneciği üzerinde oluşan dünya, saatlerimi aldı. Bu taptaze izlenimleri zihnimde en
              el değmemiş yerlere özenle yerleştirdim.”

              O konuştukça gözümde geçmiş otuz yılın bana verdikleri fakirleşiyordu. Zihnim ister istemez geç-
              mişin muhasebesine kayıyor, toplam çizgisi altındaki rakamların pek bir değer taşımadığını üzülerek
              görüyordum. Ne yapmıştım ben? Yaşamamdan maksat bir lisan öğrenmek, bir meslekte söz sahibi
              olmak mıydı? Yaradılışın ve yaradılışımın sırrı bu kadar mahdut olabilir miydi? Tabiatın kucağında
              yaşanması gereken hayat böyle mi sarf edilmeliydi? Beni tutup sürükleyen rüzgâr neydi?

              Hiçbir şey değişmemiş olmalıydı diye düşünüyordum. Ama değişme mukadderdi. Zihnim değişme
              üzerinde ısrarla durdu.

              Hatırlıyorum, sakin sokağımızda ilk değişme insanı sersem eden bir biçimde kendini göstermişti. O
              günden başlayarak her şey, itibar edilen bütün değerler, evler, evin içinde yaşayanlar, kadınlar, erkekler,
              gençler, yaşlılar hep değişmiş durmuşlardı. Değişme, sokağımızda durmak bilmeyen ve devamlı büyü-
              yen bir yuvarlanma şeklinde başladı, sonra da durmadı dinlenmedi. Hâlbuki insan böylesine sakin ve
              kenar bir sokakta bu kadar köklü değişiklikler olmaz sanırdı.
              Konak merkezinde büyükçe bir yarım daire çizen bu sokakta, hareket noktasıydı konak. Bir yabancıya
              bir yer tarif edileceği zaman konaktan sonra otuz adım veya konağa varmadan üç ev evvel denirdi.
              Konak, karşısında diz çökerek oturmuş efendilerle konuşan bir büyük efendiydi, büyük, zarif ve alçak-
              gönüllü. Sahibi kısaca Paşazade diye anılırdı. Kapısı, insanın önemli olduğu devirde, insan geçecektir
              fikriyle büyük yapılmıştı. Serin bir taşlığı vardı. İçeri adım atar atmaz sizi nereden çıktığı bilinmez
              dadı karşılardı. Biz çocuklar dadıyı siyah renkli bu hanımın ismi kabul ederdik. Birinci katta küçük
              bey, ikinci katta babası otururdu. Oğula, yaşına rağmen küçük bey, babasına beyefendi derlerdi.

              Çok uzaklarda kalmış, şanla şerefle yaşanmış bir geçmişten arda kalan bir izdi konak. Mescit, türbe,
              sebil, evler yan yana dizilmiş hâllerinden memnun dururlardı. Bazı evlerin arasında taşla örülmüş bir
              bahçe duvarı uzanırdı. Üzerlerinden dam koruklarının salkım saçak sarktığı duvarlar. Özellikle sabah
              güneşlerinin koruklar üzerinde ısrarla durduğunu hatırlıyorum. Güneşin, o vazgeçilmez dostun bu
              sabah ziyaretlerini onlar da güleç bir yüzle karşılar ve yeşil derlerdi. Emniyet müdürlüğü bu işin tah-
              kikatına beni memur ettiğini ancak ertesi günü sabahı bildirdi. Bu yüzden cesedi bizzat görmem biraz
              geç mümkün oldu. Yanıma doktoru da alarak yola çıktım.

              Aynıydı sokağımız. Otuz yıl önceki görünümündeydi. Sadece yol bir hayli daralmış, yüksek bildi-
              ğim duvarlar alçalmış, evler hatta konak küçülmüştü. Duvarlarda yine dam korukları kümeleniyordu.
              Ama bana eskisi kadar yeşil değillermiş gibi geldi. Sokağa sarkmış incir dallarında kim bilir ne za-




                                                                                                   197
   193   194   195   196   197   198   199   200   201   202   203