Page 342 - Türk Dili ve Edebiyatı - 9 | Beceri Temelli
P. 342
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 9 174
7.ÜNİTE > Biyografi-Otobiyografi Kazanım: A.4. 11. Metinde fikrî, felsefi veya siyasi akım, gelenek veya anlayışların yansımalarını değerlendirir.
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi SİNEMAYLA YAŞAYAN ATTİLÂ İLHAN 25 dk.
Amacı Metindeki fikrî, felsefi akım, gelenek ve anlayışların yansımalarını değerlendirebilmek. Metindeki fikrî, felsefi Bireysel
akım, gelenek ve anlayışları günümüz şartlarıyla karşılaştırabilmek.
Yönerge Metni okuyunuz. Aşağıdaki soruları okuduğunuz metin çerçevesinde cevaplayınız.
(Alıntı metnin aslına sadık kalınmıştır.)
ATTİLÂ İLHAN
Attilâ İlhan’dan söz açmadan önce, yirminci yüzyılın şeytanı sinemadan bahsetmeliyim. Haftada
birkaç film seyretmese içi rahat etmeyen, beyaz perde üzerindeki hayatı, serüvenleri, kahramanları,
kendine mal eden, yıllardır seyrettiği ünlü kadınlarla, erkeklerle içli dışlı olan, kısacası, çocukluğu,
gençliği, karanlık salonların kalabalık veya tenhalığında geçen bir büyük şehir gençliği var. Attilâ da
onlardan biri. Ben de çocukluğumdan beri her anıma bir filmin karıştığını, geçen yıllar ardındaki
birçok olayları, o günlerde gördüğüm bir filmle, bir beyaz perde yıldızıyla, bir sinema şarkısıyla
hatırladığımı inkâr edebilir miyim?
Attilâ’yı ilk bir sinemada görmüş gibiyim. Ama aldandığımı da biliyorum. Çünkü onu bir kahvede
tanıdım. Bu, genç kuşak edebiyatçılarının sık sık buluştukları, yüksek apartmanlar dizili daracık bir
sokak içindeki kahveye bilmem nasıl gelmişti. Kimseyi tanımıyordu, biz de onun adını yeni yeni
duymaya başlıyorduk.
(…)
Ne çabuk ısındık birbirimize anlayamadım. Oysaki birçok düşüncelerimiz taban tabana zıttı, kaç
defa hararetli tartışmaların heyecanına kendimizi kaptırdık. Bununla beraber o sevimli hali, zeki
gözlerinin parıltısı, sinemaya olan sonsuz sevgisi, en eski filmleri en küçük ayrıntılarına, silik artist-
lerine kadar hatırlaması, samimi hali ve en önemlisi o sıralarda çok sevdiğim “Türkiye” gibi şiirlerini
okumanın etkisi Attilâ İlhan’a karşı dostluğumu artırdı. Hangi sinemaya gitsem, elinde kocaman
çantası, boynunda atkısı, o sevimli gülüşü ile Attilâ karşıma çıkıyordu. Hangi film artistinden söz et-
sem bir de bakıyordum Attilâ benden bilgiliydi. En yeni çevrilen filmlerden, İngiliz, Fransız, İtalyan
sinemacılığından bahsedip bana laf bırakmıyordu. Hele o eski geçmiş yılların filmlerini, “Şandu”ları,
“King Kong”ları, “Binbir Tehlike Adaları”nı benden daha iyi hatırlıyordu.
(…)
Attilâ’nın sanatı, şiiri üzerinde durmak, onlar hakkında uzun boylu düşünce yürütmek benim işim
değil, Nurullah Ataç bir yazısında Attilâ’nın şiirlerinde “erkekçe” bir ses duyulduğunu söylemişti.
Bunu hemen hemen bütün şiirlerinde buluyoruz. Hele son şiirlerinde daha çok görülüyor.
Attilâ rahat ve kolay yazan, geniş hayallere, büyük soluğa sahip, sayısı pek az şairlerimizden biri. Çok
yazdığı için her yazdığı mısra elbette mükemmel olmuyor. Ama ele aldığı her konuda uzun boylu
söz söyleyebilecek bir şair olduğunu kabul etmek gerek. Bu bakımdan Fazıl Hüsnü’ye benzeyen bir
yönü var.
Üstelik o yalnız şiir yazmıyor, nesirle de uğraşıyor. “Saadet Hepimize Mahsustur” adlı uzun bir
romanı var. Başka romanlar üzerinde de çalışıyor. Ne yalan söyleyeyim, birçok şairlerimizin nesir
diye yazdıkları yavan şeyleri okuduğum için Attilâ’nın nesirlerinin de onlardan pek farklı olacağını
ummamıştım. “Abbas Yolcu” adlı gezi yazıları Attilâ’nın usta nesirci kişiliğini bize gösterdi.
(…)
Oktay Akbal, Şair Dostlarım, Yılmaz Yayınları, İstanbul, 1990.
341