Page 364 - Türk Dili ve Edebiyatı - 9 | Beceri Temelli
P. 364
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 9 185
7.ÜNİTE > Biyografi-Otobiyografi Kazanım: A.4.14. Türün ve dönemin/akımın diğer önemli yazarlarını ve eserlerini sıralar.
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi NİCE YAŞAMLARIN PEŞİNDE 25 dk.
Amacı Biyografi türünde eserler vermiş yerli ve yabancı sanatçılar ile türün önemli eserleri hakkında edinilen bilgiler Bireysel
üzerinden yorum yapabilmek.
1. Yönerge Aşağıda verilen metni okuyunuz. Soruları metni göz önünde bulundurarak cevaplayınız.
(Alıntı metnin aslına sadık kalınmıştır.)
KENDİ HAYATININ ŞİİRİNİ YAZANLAR
STENDHAL
(…)
PORTRESİ
(…)
Ne acınacak şey, o kendisindeki bu sağlamlığın, bu kabalığın, bu kanlı canlı, güçlü kuvvetli görünü-
mün bir aldatmacadan ve sahte bir görünüşten başka bir şey olmadığını biliyor. Bu iri kıyım bedenin
içerisinde, son derece keskin, nerdeyse hastalıklı denilebilecek kadar duyarlı bir sinir demeti ürpe-
riyor ve titreşiyor, bütün doktorlar onu “duyarlık bakımından bir hilkat garibesi” olarak görüyorlar
ve şaşırıyorlar. Ve -kader işte!- bunca yığın ve şişmanlığın altına hapsedilmiş bir kelebeğin ruhunu
taşıyor sanki! Herhalde kötü bir peri, daha o beşikteyken ruhunu değiştirmiş olmalı; çünkü marazî
bir aşırı duyarlıkla donatılmış olan bu ruh, kendisini saran şu kalın bedenin içerisinde, en ufak bir
heyecan söz konusu olduğu zaman bile nasıl da titriyor, nasıl da ürperiyor! Stendhal’ın oturduğu
odanın bitişiğinde bir pencere mi açıldı, boydan boya ince damarlarla kaplı derisi nasıl bir şiddetle
ürperiyor; bir kapı birdenbire “çat” diye mi kapandı, bütün sinirleri parçalanıyormuşçasına yerinden
sıçrıyor; kötü bir koku onu bayıltabilir. (…) Anlaşılmaz bir karışım! Bu derece keskin ve çarçabuk
etki altında kalan bir duyarlık için bunca ete, bunca yağa, bunca şişmanlığa ne gerek vardı? Bu kadar
kalın, bu kadar hantal, çekicilikten bu derece yoksun olan bir beden bu kadar narin, karmaşık ve
çarçabuk uyarılabilen bir ruhla niçin birleşti?
(…)
Bununla birlikte bir tek çare var: Zeki olmak, esnek ve çekici bir zekâya sahip olmak, ilgi uyan-
dırmak, dikkati yüzden içeriye doğru çekmek, güzel konuşarak ve çevresinde şaşkınlık yaratarak
gözleri kamaştırmak ve baştan çıkarmak. “Yetenekli kişiler güzellikten yoksun oluşlarını avutacak
bir şey bulabilirler.”
(…)
Stendhal, başına modaya uygun bir şapka geçiriyor, sarı eldivenlerini alıyor ve aynaya bakarak alaycı
ve soğuk bir biçimde gülümsemeye çalışıyor. Evet, bu akşam Bayan T…’nin yanına böyle alaycı,
küstah, uçarı ve aynı zamanda soğuk bir yüz ifadesi takınarak çıkacak: Önemli olan şey, kendini il-
ginç göstermek, çarpıcı bir etkide bulunmak, göz kamaştırmak, şu korkunç yüzü güzel konuşmanın
maskesi altına gizlemek. Gereken şey, şaşırtmak, ilk bakışta dikkati kendi üzerine çekmek, içindeki
sıkıntıyı ve umutsuzluğu, gürültülü-patırtılı birtakım palavralarla örtbas etmek. Daha merdivenleri
çıkarken heyecan yaratacak bir giriş hayal etmişti: Hizmetçinin, kendisini César Bombet adlı bir
tüccar olarak bildirmesini sağlayacak; ve salona girince de geveze ve gürültücü bir yün tüccarı rolü-
nü oynayacak, kimseye söz hakkı tanımayacak, bütün bunları eğlenceli bulan topluluğun merakını
tamamiyle kendi üzerine çekinceye kadar hayalî işleri üzerinde parlak ve küstah bir şekilde uzun
uzun konuşmaya devam edecek.
(…)
Stefan Zweig, Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar, Türkiye İş Bankası Yayınları, Ankara, 1993.
363