Page 60 - Türk Dili ve Edebiyatı - 9 | Beceri Temelli
P. 60

Ortaöğretim Genel Müdürlüğü                          TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 9          28

             2.ÜNİTE > Hikâye      Kazanım: A.2.9. Metindeki anlatım biçimleri ve tekniklerinin işlevlerini belirler.
             Alan Becerileri: Okuma Becerisi  Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
             Etkinlik İsmi                        TEKNİĞİNİ BULALIM                              25 dk.
             Amacı      Metindeki anlatım biçimi ve tekniklerinin işlevlerini belirleyebilmek.   Bireysel


             Yönerge  “Portakal” adlı hikâyeyi anlatım biçimini ve tekniklerini belirlemek için okuyunuz ve soruları
                     cevaplayınız.


                                                    PORTAKAL

             Vapur Doğu Akdeniz limanlarından birine yaklaştığı zaman ortalık kararmaya başlamıştı. Güneşin
             biraz evvel battığı, denizle bulutların birbirine karıştığı yerde katmer katmer turuncu yığınlar, bunun
             karşısında, Torosların üzerinde ise, karlı tepeleri saran al al tüller vardı. Vapur kısa, kalın bir şeydi. Kıçı
             pek suya batmış, burnu pek havaya kalkmış gibi yürüyordu. Elli beş yaşındaki makine, kendisiyle aynı
             yaşta olan tekneyi, sıtmaya tutulmuş gibi zangır zangır titretiyordu.

             Yarım asırdan beri fırçalanıp silinmekten yarı yarıya incelmiş ve aralarındaki zifti dökülmüş olan gü-
             verte tahtaları, sıcakta yan yatıp hızlı hızlı soluk alan sıska bir köpeğin kaburgaları gibi, kımıldayıp
             duruyordu.

             Bir saatten beri dümen vardiyası tutan vinççi İsmail, bacakları bir arşın kadar birbirinden ayrı, çıplak
             ayakları deve tabanı gibi sımsıkı güverteye, elleri dümene, gözleri limana yapışmış, hiç kımıldamadan
             duruyordu. Görenler onun sanki nefesi kesilmiş bir halde çok mühim bir hadiseyi, mesela karşıda taş
             evlerinin camları parlayan şehrin bir infilakla uçuvermesini yahut denizden büyük bir canavar çıkıp
             gemiyi birden yutuvermesini beklediğini sanırlardı.

             Halbuki hiç de böyle büyük şeyler düşündüğü yoktu. O İstanbul’da, Beşiktaş’ın arka mahallelerinden
             birinde bıraktığı minimini bir şeyi, on beş gün evvel, bu son sefere çıkacakları gün doğan oğlunu dü-
             şünüyordu. Ona, geçen sene Şile taraflarından İstanbul’a motörle mangal kömürü getirirken boğulan
             babası Musa Kaptan’ın adını koymuştu. Şimdi kendi kendine, ağzını kımıldatmadan mırıldanıyordu:
             - Musa Denizer!.. Musa Denizer!

             Çocuğunun hem adını hem soyadını birlikte söyledikçe oğlan gözünde büyüyordu. Limanın önünde
             yamyassı yatan ve üzerinde harap bir kale bulunan adacığa yaklaşmışlardı, burada dümeni sancak ta-
             rafına kırarken:

             - Okutacağım keratanın oğlunu, diye söylendi.

             Kendisi okumamıştı ama, tütünden aldığı karısı -tahsilli- idi. Hem birkaç sene mektebe gitmiş hem de
             öteki işçi kızlarla beraber okuyup yazmaya merak sardırmıştı. İsmail her seferden dönüşte bir Köroğ-
             lu (Burhan Cahit Morkaya’nın çıkardığı mizah dergisi) alır, eve gidip yıkandıktan sonra onu karısına
             uzatır, kendisi mindere kurularak, dinlerdi. Karısı Hayriye hiç kekelemeden, hafızlar gibi başını salla-
             yarak, önce resim altlarını, sonra destanları, sonra makaleleri, haberleri, tefrika romanları, acayip, hatta
             biraz yanık bir makamla okur, bu sırada İsmail de, dudaklarının kenarında müphem bir çizgi, anlasın,
             anlamasın, arada bir kahkaha atarak dinler, harp vaziyetine ait yerleri tekrarlatır, vapurda güverte yol-
             cularından, yahut izinden dönen neferlerden dinlediği mütalaaları, birbirine karıştırıp anlatır, -gidişat
             iyi değil gibi Hayriye!- der, susardı. Bu sükût, -Artık yemek yiyelim- manasına idi ve karısı hemen ye-
             rinden fırlar, sofrayı hazırlamaya başlardı.

             (…)

                                                                         (Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
                                                         Sabahattin Ali, Sırça Köşk, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2014.




                                                                                                    59
   55   56   57   58   59   60   61   62   63   64   65