Page 248 - DEFTERİM TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 10
P. 248
6. Etkinlik: Aşağıda verilen metinlerden hareketle birinci ve ikinci dönem Tanzimat
romanlarını benzerlik ve farklılıkları yönünden karşılaştırınız.
1. Metin
Merakî Efendi’nin alafrangalığıyla beraber böyle bir Mehmetçiği konağına kabul etmiş olmasına
şaşmayınız. Onu terbiye edecek idi. Hatta terbiye etmeye başladı bile. Bir gün “Mehmet,
Beyefendi ne yapıyor?” deyip de Mehmet’ten “Çorba içiyor.” cevabını alınca “Oğlan öyle
söyleme, ona alafrangada supe yiyor derler.” demiş ve Mehmet “Hayır, efendim! Allah
göstermesin! Sopa yediği yok, çorba içiyor.” dediği hâlde dahi Merakî Efendi meraklanmayıp
“Oğlum! Alafrangada çorbanın ismi supedir, bunları birer birer öğrenmeli.” diye bir nasihat
vermiş idi. İşte anlayınız ki Mehmet dahi yavaş yavaş alafranga olacaktır.
Nasıl olmasın ya? Olmamak mümkün mü? Büyük efendi ne ise ne ama küçük bey Fransızcadan
başka söz söylemiyor ki! Sütlü kahve isteyeceği zaman “kafe ole” diyor Mehmet ise bunu
“kavala”dan başlayıp evvelce öğrenmiş olduğu “karyola” kelimesine kadar tatbik ede ede ister
istemez belliyor.
Ahmet Mithat Efendi, Felâtun Bey ile Râkım Efendi
2. Metin
Bihruz Bey bir vezirzade olmak haysiyetiyle daha tıfl-ı şîr-hâre iken dayelerin, dadıların
ellerine ve biraz sonra uşaklara teslim olunduğundan bu avanda valideynini nadiren görürdü.
Tufûliyetten kurtulduktan sonra mektebe gitmek, çarşı pazarda midillilerle gezmek zamanı
geldiği için anasını babasını yine çokluk görmez idi. Âlem-i sabâvetten âlem-i şebâba intikal
edince beyefendi ibtida araba sevdasına düştü. Ba’dehu alafrangalık illetine giriftâr oldu. Bi’l-
âhire bunlara sair hevesat da karıştı. Peder paşa irtihal etmekle başa bir de (mirasyedi)lik
çıkınca türlü türlü sefahetler, israflar yol aldı. İşte bey gece gündüz bunlara sarf-ı efkâr
etmekten –bir sakfın altında bulundukları hâlde– günde yarım saat olsun validesini görüp
görüşmeye vakit bulamaz olmuş idi. Yalnız geceleyin yatmaya gider veya sabahleyin haremden
çıkarken valide hanımın oturduğu odanın kapısından bakarak –eğer hanımefendi orada ise–
alafranga bir eda ile: “Bonsuvar” veya “Ban nüi” veyahut “Bonjur mer!” deyip zavallı kadından
karşılık almaya da lüzum görmeksizin çekilir giderdi.
Recaizade Mahmut Ekrem, Araba Sevdası
Benzerlikler Farklılıklar
246