Page 149 - Türk Dili ve Edebiyatı
P. 149
TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 12
(...)
Beyaz gömleğini iki eliyle yakalayıp sarstı:
“Ne dikiliyorsun? Arabana atıp götürsene şehre!”
Küçük ağa kireç kesilmişti, dili tutulmuş gibi bakıyor, boyuna yutkunuyordu. Usta tekrar sarstı, sonra tekrar.
Daha sonra da arabasından yana itti:
“Hadi, götür şehre, hastaneye götür, kan kaybediyor boyuna kan!”
Kekeledi:
“Şey edin, şey edin...”
(...)
“Ben, ben, ben ne yaptım? Ben ne yaptım?”
Yerinde döndü, imdat aranır gibi bakındı çevresine. Sonra arabasına koştu. Usta ardından bağırdı:
“Nereye gidiyorsun?”
“Ja ja jandarmaya!”
“Kaçıyorsun değil mi?”
(...)
Küçük ağanın aklı birden başına gelmişti. Geçirecek vakti yoktu. Arabasına koştu, titreyen eliyle kapıyı açtı,
girdi, marşa bastıysa da aksilik, almadı. Korkusu çılgınlık derecesine varmıştı. Büyük büyük açılmış iri kara göz-
leriyle patozdan yana baktı: Tek bacaklı, kanlı gövdesiyle Pehlivan Ali’yi patozdan indirmeye çalışıyorlardı. Usta:
“Allah yardımcınız olsun oğlum, Allah yardımcınız olsun. Arabası pislenir diye herifi arabasına almıyor!”
Terli, yorgun ırgatlarda bir homurtu, bir derlenip toplanma oldu:
“Neee???”
“Almıyor mu?”
“Arabası pislenir diye mi?”
“Ulan kimin işinde oldu bu?”
Ali hastaneye götürülmediği için kan kaybından ölür. Olayın meydana geldiği günün gecesi, ırgatbaşının
kovduğu eski patoz ustaları harman yerini ateşe verir. Kazadan dolayı olay yerine gelen jandarma; hemen ya-
lancı şahitler ayarlayıp ağayı kurtarmaya çalışan ırgatbaşını, olan biteni olduğu gibi anlatan ve Ali’nin ölümün-
den ağayı sorumlu tutan ustabaşıyı karakola götürür. Köye dönmek üzere olan Yusuf her şeyden habersizdir.
Karısına Hasan’ın ölümünü nasıl açıklayacağını düşünürken Mıstık’la trende karşılaşır. Ondan, Ali’nin de öldü-
ğünü öğrenir. Ertesi gün köye vardığında olan bitenleri Hasan’ın karısı ve kızına anlatır. Ana kız evlerine döner-
ken yolda Ali’sinin nerde kaldığını öğrenmek için Yusuf’un evine giden anasını görürler.
Orhan KEMAL, Bereketli Topraklar Üzerinde
147