Page 163 - Türk Dili ve Edebiyatı
P. 163
TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 12
Aygaz adındaki adam için evde halı dokumaya başlar. Seyit iyileştikten sonra yeni alet ve malzemeler alarak te-
sisatçılık işine devam eder. Ancak rekabetin getirdiği olumsuz koşullar Seyit'in, işine devam etmesini engeller.
Huvat; bütün zamanını denizi seyrederek geçirir, şişelere deniz suyu doldurur, bunları evinin duvarlarına asar.
Bazen gençlerle futbol oynar. Sürekli çalıştığı bir işi olmayan Mahmut, gitar çalmaya başlar. Halit; Mahmut’un
gitar çalmasından hoşlanmaz, gitarı bırakması için Mahmut'a baskı yapar. Halit'in yaptığı baskılar netice verir ve
Mahmut'u gitardan uzaklaştırır.
Geniş hayal gücü, duyarlı ve duygusal kişiliğiyle yaşıtlarından farklı bir çocuk olan Dirmit; okulda başarılı bir
öğrencidir ve şiirle ilgilenmektedir. Şiir yazmak, yaşama şiirsel bir gözle bakmak Dirmit için çok önemlidir. Dir-
mit’in şiirle ilgilenmesi annesinin hoşuna gitmez ve Dirmit, annesinin eleştirilerine dayanamayarak şiir yazmaya
ancak gizli gizli devam eder.
Aşağıda, Dirmit’in şiir yazdığı ve yazdığı bu şiirleri annesinden gizlemek için nasıl bir uğraş verdiğini
anlatan bir bölüm okuyacaksınız.
Şiir yazmaya karar verdi. Kitaplarını dikiş makinesinin üstüne yaydı. Başını önüne eğdi. Kara kara nasıl şiir ya-
zılacağını düşünüp oflamaya başladı. Atiye ilkin kızının ders çalıştığını sanıp sevindi. Oflayıp iç çektiğini duyduk-
ça dersleri kızına ağır geliyor diye ona acıdı. Ama sonra sonra onun önünde duran boş kâğıda bakıp hiç kalem
oynatmadan, soluğunu bir kederle boşalttığını anladı. O günden sonra da Atiye’yi bir kaygı aldı, kızının gözü-
ne yine bir şeyler göründüğünden şüphelenip huylandı. Gelip gelip Dirmit’in başına dikildi. Gözlerini kocaman
açıp kâğıda verdi. Dirmit o başına dikildikçe, kafasının içinde dönüp dolanan süslü, özlü sözleri bulutların tepe-
sine uçurdu. Atiye’nin bir merakla gelip başına dikilmesi yüzünden günlerce iki kelimeyi yan yana getirip kâğı-
da bağlayamadı. Öfkesinden saçlarını çiğnemeye, tırnaklarını kemirmeye başladı. Derken yine Atiye’nin başına
dikildiği bir zamanda Dirmit’e durup dururken bir ilham geldi. Dirmit annesi başında söylenirken birdenbire ilk
şiirini yazdı. Söz yerine, kâğıda gözyaşı dizdi. Kâğıdı alıp aralığa çıktı. Merdiveni kurup dama tırmandı. Kiremitle-
rin başına oturdu. Birbirine yaslanmış tahta evlerin damlarına, bacalarına, bulutlara, denize ilk şiirini okudu. Bur-
nunu kazağının koluna sile sile şiirini katlayıp koynuna koydu. Damdan bir umutla indi. İlk şiirinden daha güzel
şiirler yazmaya karar verdi. Sessizce geçip dikiş makinesinin başına oturdu. Önüne boş bir kâğıt koydu. Dudak-
larını dişlerinin arasına alıp düşünmeye başladı.
Dirmit o günden sonra hep sözcüklerden bir yorgana sarındı. Sözcüklerden bir yatağın üstünde uyudu. Söz-
cüklerden yapılma bir sandalyenin üstünde oturdu. Atiye günleri sayılı binlerce sözcük oldu. Huvat sözcük dolu
şişelere baktı. Nuğber sözcük bekledi. Zekiye sözcük ağladı. Seyit bembeyaz takma sözcükten dişleriyle güldü.
Mahmut dilini dişlerinin ardına dayayıp sözcük çaldı. Halit sözcükleri duvarlara vurdu. Dirmit ne yana bakaca-
ğını, hangi birini yazacağını şaşırdı. O şaşkın şaşkın dolanıp gezinirken bulutlardan sözcük yağdı. Musluklardan
sözcük aktı. Akan sözcük, yağan sözcük, bakan sözcük, susup oturan sözcük, ağız üstü divana kapaklanan söz-
cük Dirmit’in kafasının içinde bir toplu kargaşaya dönüştü. Ama bir türlü şiire dönüşemedi. Dirmit günlerce onca
sözcükten ne kadar uğraştıysa bir ikinci şiir yazamadı. Hırsından deliye döndü. Kendine cezalar verdi.
(...)
Dirmit onca yasakla da şiir yazamayınca bu defa kendini yarışa soktu. Bir zaman güneşle yarıştı. Güneş doğar
doğmaz kâğıdı önüne koydu. Güneş batmadan şiir yazması için kendine emirler savurdu. Güneş dönüp battı.
Dirmit bir öfkeyle boş kâğıdı yırttı. Güneşe yenildi. Ayla yarışa kalktı. Ay, şiir olmadan soldu. Sonunda Dirmit şiir
yazmanın bir yolunu buldu. Sözcükleri tek tek kafasının içinden alıp yüreğine koydu. Yüreğini “Güp! Güp!” attı-
ran sözcüğü hemen kâğıda yazdı. Yüreğini attırmayan sözcüğü yüreğinden çekip aldı. Dirmit o günden sonra
yüreğine kul köle oldu. Yüreği ne yap dediyse onu yaptı, yüreği nereye git dediyse oraya gitti, yüreği ne dediyse
onu dedi. Yüreği kafasıyla zıtlaştıysa o da zıtlaştı. Yüreği taştıysa o da taştı. Yüreği çırpındıysa o da çırpındı. Yüre-
ğiyle birlik oldu.
(...)
Koca bir defterin yapraklarının önünü arkasını şiirle doldurdu. Atiye'den defteri köşe bucak kaçırdı. Defteri
damlara bacalara çıkardı. Atiye'de uyku düzen bırakmadı.
Atiye, “Bir defteri var anam bu kızın, bir de kendi,” diye diye, evin içinde defterin peşine düştü. Yatakların altı-
na, yastıkların içine baktı. Damı, banyoyu didik didik aradı. Defteri bir türlü eline geçiremedi. Sonunda defterin
161