Page 164 - Türk Dili ve Edebiyatı
P. 164
12 TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI
yerini bulmak için rüyaya yatmaya başladı. Rü-
yadan kalktı. Tahminlediği her yeri yokladı. “Şu
kızın defterini elinden al, elime ver yarabbim!”
diye dualar etti. Son son ruhunu teslim aldıkla-
rı gün gözleri açık kalırsa getirip defteri karnına
koyması için Dirmit’e vasiyet üstüne vasiyet et-
meye başladı. Dirmit’in şiir bulan yüreği taş ke-
sildi. “Uzaktan olsun görsün, merakım biraz ol-
sun yensin!” demedi. “Radyoyu kırdınız, çamuru
ağlattınız, defterime mi geldi sıra!” dedi. Atiye’ye
defterin ucunu bile göstermedi.
(...)
Nuğber, şehirli bir gençle evlenir. Seyit askere
gider. Mahmut, teknik kaplama işine girer, kısa
zamanda bu işte çok iyi bir usta olur ve evin ge-
çimini rahatlıkla karşılamaya başlar. Eve katkıda
bulunması onun gitarla ve müzikle de kimse ka-
rışmadan rahat rahat ilgilenmesini sağlar.
Atiye, kalp ve karaciğerinden rahatsızdır. Ra-
hatsızlığı ileri düzeydedir. Kendisinin ölümün-
den sonra çocuklarına neler olacağı konusunda
endişeler taşır. Huvat ise artık köye dönmeyi, tek
odalı da olsa bir ev yapıp orada yaşamayı düşü-
nür.
Sokaklara, denize, gökyüzüne, yaşama tut-
kuyla bağlı olan Dirmit; kendisini bu tutkuyu ifa-
de edebilecek tek araç olarak gördüğü şiire verir.
Aile bireylerinden uzaklaşmasına neden olan bu
uğraş, evdekilerin tepkisini çeker. Dirmit’in şiir
yazması yasaklanır. Dirmit yedi gün boyunca ev-
deki kişilerle konuşmama cezası alınca bütün ai-
leye hitaben uzun bir mektup yazar. Mektubun bazı sayfalarının şehir üstünde uçuştuğunu Halit’ten duyan Ati-
ye, o gün yatağa düşer ve bir süre sonra da ölür.
Latife TEKİN, Sevgili Arsız Ölüm
Metinde Geçen Bazı Kelime ve Kelime Grupları
buğu : Soğuk bir cisim üzerinde ince bir tabaka durumunda yoğunlaşmış sıvı.
haft : Çeşme oluğu.
kara kara düşünmek : Çok üzüntülü olmak, düşünceye dalmak.
peşine düşmek : Arkasından gitmek, izlemek.
siper etmek : Kendini veya bir şeyi korumak amacıyla bir başka şeyi siper olarak kullanmak.
taş kesilmek : Çok şaşırıp ne yapacağını, ne söyleyeceğini bilememek, sesini çıkaramaz olmak.
tulumba : Sıvıları alçak yerlerden çekmeye veya yüksek yerlere çıkarmaya yarayan araç.
162