Page 169 - Türk Dili ve Edebiyatı
P. 169

TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI                                         12




                 İlyas’ın çalıştığı ulaştırma merkezinde Kadiça adlı genç ve sarışın bir kız vardır. Kadiça, şoförlerin görev plan-
               lamalarından sorumlu kişidir ve İlyas’tan hoşlanmaktadır. Görev dağılımında da hep İlyas’a kolaylıklar sağlamak-
               tadır. İlyas da zaman zaman Kadiça’ya karşılık vermektedir. Ulaştırma merkezinde çalışan Cantay; İlyas’la anlaşa-
               mayan, Kadiça’ya ilgi duyan biridir. Bu nedenle İlyas’ı kıskanır. Kadiça, İlyas’tan karşılık bulamadığı bir gün onun
               görev planlamasını değiştirir ve onu Kolhoz’a gönderir. İlyas, görevi kabul etmek zorunda kalır. Kadiça İlyas’ın
               Aysel’i sevdiğini öğrenince İlyas’ı Kolhoz’dan alıp     Sintzan’a görevlendirir. İlyas’ın yerine Kolhoz’a artık Cantay
               gidecektir. Bir daha Kolhoz’a gidemeyeceği için Sintzan’a giderken Aysel’i de kaçırıp götürür. Arkadaşı Alibek’in
               yardımıyla kalacak bir yerleri olur. İlyas ile Aysel evlendikten sonra bir çocukları olur ve adını Samet koyarlar. İl-
               yas bir gün yolda kalan bir adama (Baytemir) yardım eder.
                 Evliliğin ilk dönemlerinde gayet mutludurlar. Vakti geldiğinde Aysel’in ailesine gidip ellerini öpmenin hayalini
               kurarlar. İlyas’ın daha önce yaptığı gibi kamyonuna römork takarak Tian Şan bölgesinden geçebileceği iddiasın-
               da bulunması, bunu başaramayınca da işyerindeki arkadaşları ve en yakın arkadaşı Alibek ile arasının açılması
               üzerine huzursuzluk başlar. Arkadaşları yüzüne bakmaz olur. İlyas, onurunun zedelendiğini düşünür. Bu huzur-
               suzluk, evliliğine de yansır. Tüm bu olumsuzluklar içerisinde İlyas, Kadiça’ya sığınır. Kendisini anlayan ve seven
               tek kişinin Kadiça olduğunu düşünür. Bazı geceler evine bile gitmez. Aysel ise bu duruma bir anlam veremez.
               Aysel, bir şeyler sezinler ama emin olamaz. Bir gün iş yerine gider ve Kadiça’yla konuşur. O da İlyas’la aralarında
               bir ilişki olduğunu anlatır. Bunun üzerine Aysel, Samet’i de alıp evi terk eder. İlyas eve döndüğünde Aysel’in, oğ-
               luyla birlikte evi terk ettiğini anlar. Kadiça’ya durumu sorar. Kadiça olanları anlatır ve İlyas’tan af diler. Çaresiz bir
               şekilde Alibek’e gider ama oradan da eli boş döner. Sonunda aklına Aysel’in köyü gelir. Oraya gider ancak Aysel’i
               bulamaz. Dönüşte köylüler tarafından taşlanır.
                 Kadiça’yla birlikte Anarhay’da bir iş bulurlar ve oraya gidip beraber yaşamaya başlarlar. İlyas geçen yıllara rağ-
               men selvi boylu al yazmalısını unutamaz. Oğlu Samet gözünde tüter. Kadiça da durumu anlar ve İlyas’tan ayrılır.
               Kuzey Kazakistan’a gider. İlyas ise Aysel’i bulmak için tekrar Aysel’in ailesinin yanına gider. Aysel’in kardeşinden
               onun evlenip gittiğini öğrenir. Bu haber İlyas’ı çok kötü sarsar. Dönüşte yolda rastladığı asker arkadaşı ona tek-
               rar eski iş yerinde çalışmayı teklif eder. Ulaşım merkezinde eskilerden kimse kalmadığını öğrenince tekrar eski iş
               yerinde şoför olarak çalışmaya karar verir. Bir gün kamyonuyla giderken kaza yapar.

                 Aşağıdaki bölümde, kazayı gören Baytemir’in İlyas’ı kurtarıp evine götürmesi ve orada Aysel’le İl-
               yas’ın karşılaştığı sahneden bir bölüm okuyacaksınız.
                 (…)
                 Adam kolumu omzumdan yana atarak beni sırtına aldı karanlıklar içinde bir taraflara götürmeye başladı.
               Uzun zaman gittikten sonra bir evin avlusuna vardık. Adam eve girebilmem için yardım etti. Öndeki odada bir
               gaz lambası yanıyordu. Beni ufak bir sandalyeye oturtarak gocuğumu çıkarmaya başladı. Ancak o zaman yüzü-
               ne baktım. Ve hemen hatırıma geldi. Bu yol ustası, bir vakitler o kamyonu geçitten çekerek birlikte götürdüğü-
               müz yol ustası Baytemir’di. Utandım, bir bakıma da sevindim, af maf dileyecek, teşekkür edecektim. Ama tam bu
               anda yere düşen yarılmış odun sesinden bakışlarımı değiştirdim. O yana baktım ve ağır ağır yerimden doğrul-
               dum, sanki omuzlarım üzerinde dünyalar taşıyordum öylesine güç kalkmıştım. Kapıda yere düşen odunlar ara-
               sında Aysel duruyordu. O yerinde taş kesilmiş cansız gibi bana bakıyordu:
                 “Ne olmuş?” diye sordu.
                 Az kaldı “Aysel” diye haykıracaktım. Ama onun yabancı bakışları dilimi bağladı, tek bir söz söyleyemedim. Ba-
               şımı yere eğdim, utanmaktan yüzüne bakamıyordum. Odaya büyük bir sessizlik çöktü. Baytemir olmasaydı ora-
               da işler ne olurdu bilemeyeceğim. O bir şey olmamış gibi beni yerime oturttu.
                 “Yok bir şey Aysel.” dedi. “Şoför biraz yaralanmış ama geçecek. Sen biraz tentürdiyot getirsen iyi olacak.”
                 “Tentürdiyot mu?”
                 Sesi sıcak, telaşlı…
                 Hiç kıpırdamadan, dudaklarımı ısırarak oturuyordum. Başımdaki sarhoşluk esintileri bir an içinde uçup gitti,
               iyice ayıldım. Yalnız akan kan göz kapaklarımı zorluyordu.
                 Baytemir yüzümdeki yaralara bakarak:
                 “İlkin yaralar temizlenmeli.” dedi ve eline bir ağaç kova kavrayarak çıktı gitti. Komşu odadan beş yaşlarında




                                                                                                           167
   164   165   166   167   168   169   170   171   172   173   174