Page 171 - Türk Dili ve Edebiyatı
P. 171
TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 12
“Neden doğru olmasın?”
“Dövüştüğün kılıç nerede öyleyse?”
“Evde bıraktım.”
“Bana gösterecek misin, yarın gösterecek misin onu bana?”
“Göstereceğim elbet. Yaklaş bana. Adın ne senin Samet, değil mi?”
“Samet. Senin adın ne amca?”
“Benim mi…” Sustum. “Bana İlyas amca, derler.”
Bunları güç hâlle söyleyebildim.
Baytemir:
“Hadi Samet, geç oldu git yat.”
Samet yalvardı:
“Baba biraz daha durayım olmaz mı?”
Baytemir razı oldu.
“İyi öyleyse dur. Şimdi çayı getireceğiz.”
Samet yanıma sokuldu. Elini okşadım. Bana benziyordu, iyice benziyordu hem de. Elleri benimkiler gibiydiler.
Benim gibi de gülüyordu.
Oğluma sordum:
“Büyüyünce ne olacaksın Samet?”
“Şoför…”
“Kamyona binmeyi çok seviyor musun?”
“Çok, çok seviyorum. Şosede elimi kaldırıyorum, kimse durup beni bindirmiyor.”
“Ben gezdiririm seni yarın, istiyor musun?”
“İstiyorum elbet. Ben aşık kemiğini vereceğim sana…”
Odaya oyuncaklarını getirmeye koştu. Pencereden semaverin ışığı görünmekteydi. Aysel’le Baytemir bir şey-
ler konuşuyorlardı. Samet yaban koçu derisinden bir torba içinde aşık kemiğini getirdi önüme attı:
“Seç amca…”
Renkli boyalarla süslü oyuncakları önüme döktü.
Hatıra kalsın diye birini almak istiyordum, ama cesaret edemedim. Kapı açıldı. Elinde kaynayan semaver oldu-
ğu hâlde Baytemir girdi. Ardından Aysel de belirdi. Baytemir keçe yaygı üzerine alçak ayaklı, yuvarlak bir masa
getirdi üzerine örtü yaydı. Samet’le biz aşık kemiğini topladık, yeniden torbaya yerleştirdik.
Baytemir sevgiyle Samet’in kulağını çekti ve:
“Varını yoğunu, zenginliğini gösterdin ha!” dedi.
Bir dakika sonra semaverin başına oturduk. Aysel’le hiç tanışıklığımız yokmuş gibi duruyorduk. Sakin olma-
ya çalıştığımızdan hep susuyorduk. Samet, Baytemir’in dizlerine oturmuş, ona sokuluyor, küçük başını çevirerek
yüzüne bakıyordu.
“Baba bıyıkların ne sivri böyle!”
Hem konuşuyor, hem yanaklarını bıyıklarına yaklaştırıyordu.
Böyle oğlumla yan yana bulunmak hiç de kolay iş değildi. Ona oğlum diyemiyor, başka kişiye baba diye ko-
nuştuğunu görünce içim parçalanıyordu. Aysel, benim sevgili Aysel’imin yanında olduğunu bilmek istemiyo-
rum. Onun yüzüne bakmaya hakkım yoktu çünkü. Buralara nasıl gelmişti! Gerçekten beğenmiş, evlenmiş miydi!
Ne öğrenebilirdim, bana yabancı insan gibi bakıyor, yüzünde sıcak bir esinti bulamıyordum. Gerçekten bu kadar
fazla mı nefret etmişti benden? Ya Baytemir? Benim kim ve nasıl bir adam olduğumu sezmiyor muydu acaba?
Benimle Samet arasındaki benzeyişi sezemiyor muydu! Acaba geçitten birlikte kamyon sürdüğümüzü neden
çıtlatmak istemiyordu! Ya da bunları gerçekten unutmuştu.
Uykuya yattığımız zaman kendimi hepten kötü hissetmeye başladım. Keçe üzerine yatağımı serdiler, yüzümü
duvardan yana çevirdim. Lamba kısılmıştı. Aysel bulaşıkları topluyordu.
Komşu odanın açık kapısından Baytemir haykırdı:
“Aysel…”
Aysel yaklaştı.
169