Page 175 - Türk Dili ve Edebiyatı
P. 175
TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 12
Ayrıca gözlük takardı. Sol gözü neredeyse hiç görmüyordu, Finchler’de sol gözlerin kabile lanetine uğradığını
söylerdi. Bir şeyi iyi görmek istediği zaman başını çevirir sağ gözüyle bakardı.
Okul arkadaşlarımızın babalarının yaptığı şeyleri yapmazdı; asla ava gitmez, poker oynamaz, balık avlamaz,
içki, sigara içmezdi. Salonda oturur okurdu.
Bütün bu özelliklerine karşın bizim arzu ettiğimiz kadar fark edilmez olmayı başaramıyordu. O yıl Tom Robin-
son’ı savunuyor diye okul söylentilerle çalkalanıyordu, onun lehine olacak bir şey söyleyen yoktu. Cecil Jacobs’la
giriştiğim boks maçından sonra ben korkaklık politikasını benimseyince, Scout Finchler’in bir daha hiç dövüş-
meyeceği, babasının buna izin vermediği söylentileri dolaşmaya başladı. Bu tam anlamıyla doğru değildi: her-
kesin gözü önünde Atticus için dövüşmeyecektim ama aile özel alandı. Üçüncü kuşak kuzenlerden başlayarak
yukarı doğru herkesle kıyasıya dövüşecektim. Örneğin Francis Hannock bunu biliyordu.
Atticus bize havalı tüfeklerimizi verdiğinde nasıl ateş edeceğimizi öğretmek istemedi. Bu yüzden Jack Amca
bize bazı önbilgiler verdi; Atticus’un silahlara ilgi duymadığını söyledi. Bir gün Atticus, Jem’e, “arka avluda kon-
serve kutularına ateş etmeni tercih ederim ama kuşların peşine düşeceğini biliyorum,” dedi. “İstediğin kadar sak-
sağanı vur vurabilirsen ama unutma, bülbülü öldürmek günahtır.”
İlk kez Atticus’un yapılması günah olan bir şeyden söz ettiğini duyuyordum ve bu konuyu Bayan Maudi’ye
sordum.
“Babanız haklı,” dedi. “Bülbüller bizi eğlendirmek için şarkı söylemek dışında bir şey yapmaz. İnsanların bah-
çelerindeki bitkileri yemezler, mısır ambarlarına yuvalanmazlar, yaptıkları iş bize içlerini dökmektir. İşte bu yüz-
den bülbülleri öldürmek günahtır.”
Kasabada artık Tom Robinson’ın olayından çok Atticus’un neden onu savunduğu ile ilgili konuşmalar yükselir.
Mahkeme başlar. Tom’un kendisine saldırdığını iddia eden kız, mahkemede Atticus’un tüm çabalarına rağmen
iddiasından vazgeçmez. Aynı şekilde kızın babası olan Bob Ewell (Bab Yuvel) de kızına Tom Robinson’ın saldırdı-
ğını, bunu bizzat kendi gözleriyle gördüğünü söyleyerek şahitlik yapar. Sonra da Tom Robinson’ın ifadesi alınır.
Tom Robinson’ın suçsuzluğu ortadadır çünkü kızın sağ gözü şişmiş ve morluk içerisindedir. Tom Robinson’ın ise
sol eli sakattır. Çok önceden kolunu makineye kaptırdığı için kas ve kemikleri fazlasıyla ezilmiştir. O yüzden o
eliyle kızın sağ tarafına vurup bu şekilde morartması olanaksızdır. Bütün bunlar mahkemede sol kolunu kullana-
rak imza atan kızın babasının suçlu olabileceğine işaret eder. Duruşmayı Scout, Jem ve Dill de izler. Tom Robin-
son’ın suçsuzluğunun o kadar açık ve net olduğunu çocuklar da görür.
Aşağıda Atticus’un, mahkemede Tom Robinson’ın savunmasıyla ilgili jüriye yaptığı son konuşmayı
okuyacaksınız.
“Baylar,” dedi. Jem’le ikimiz yine birbirimize baktık: Atticus pekala “Scout” da diyebilirdi. Sesinde resmiyet-
ten ve soğukluktan eser kalmamıştı, sanki postanenin köşesindeki insanlarla konuşur gibi konuşuyordu jüriyle.
“Baylar,” diyordu, “kısa keseceğim, ama zamanımın geri kalanını bu davanın zor bir dava olmadığını sizlere ha-
tırlatmaya harcayacağım, birtakım karmakarışık gerçekleri ince eleyip sık dokumanızı gerektiren bir dava değil
bu, yeter ki davalının suçluluğu konusunda hiçbir kuşkunuz kalmasın. Her şeyden önce böyle bir davanın açıl-
maması gerekirdi. Siyahla beyaz kadar açık bir dava bu.
Mahkeme, Tom Robinson’ın davaya konu olan suçu işlediğini gösteren en küçük tıbbi bir kanıt ortaya
koyamadı. Bunun yerine iki tanığın ifadelerine dayanmakla yetindi, bu iki tanığın ifadeleriyse çapraz sorgulama
sırasında ciddi şekilde kuşkulu hale geldiği gibi davalı tarafından da reddedildi. Davalı suçlu değildir ama bu sa-
londa bir suçlu vardır.
Mahkemenin en baş tanıkları olan kişilere yalnızca acıyorum ama bu duygum bir adamın hayatını tehlikeye
atan o kızı da kapsıyor çünkü o kendi suçundan kurtulmak için bunu yapıyor.
Buna suç diyorum, Baylar, çünkü o kızı güdüleyen şey suçtu. Aslında o kız suç işlemedi, yalnızca toplumumu-
zun çok eskilere dayanan katı bir kuralını çiğnedi, bu kural öylesine katıdır ki, onu çiğneyen kişi aramızda yaşa-
mayı hak etmeyen biri olarak toplum dışına atılır. O kız, acımasız yoksulluğun ve cehaletin kurbanıdır ama ona
acıyamam; o bir beyaz. İşlediği suçun büyüklüğünü çok iyi biliyordu ama arzusu, çiğnediği toplumsal kuraldan
daha güçlü olduğu için çiğnemekte ısrar etti. Israr etti ve sonuçtaki tepkisi hepimizin hayatımızın şu ya da bu
173