Page 160 - Türk Dili ve Edebiyatı
P. 160
12 TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI
Yazarın Biyografisi
YUSUF ATILGAN (1921-1989): Cumhuriyet Dönemi roman ve hikâye yazarların-
dandır. 1921’de Manisa’da doğan yazar, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirdi. Kısa bir süre edebiyat öğretmenliği yaptık-
tan sonra bir köye yerleşip çiftçiliğe başladı. Lise yıllarında şiir ve hikâyeler yazma-
ya yönelen Atılgan’ın Evdeki adlı hikâyesi, yayımlanan ilk eseridir. Yazar eserlerin-
de genellikle yalnız, bunalımlı, kendine ve topluma yabancılaşmış insanları konu
edindi. Bireyin iç dünyasını başarılı bir şekilde yansıtan Atılgan, Türk romancılığında
modern anlatım tekniklerini kullanmadaki başarısıyla da dikkatleri çekti. Bodur Mi-
nareden Öte hikâye; Aylak Adam, Anayurt Oteli roman türünde yazdığı eserlerdir.
Bütün hikâyeleri ölümünden sonra Eylemci adıyla kitaplaştırıldı. Canistan adlı ta-
mamlanmamış romanı ise ölümünden sonra basıldı.
Dil Bilgisiil Bilgisi
D
1. Okuduğunuz metinden alınan aşağıdaki paragrafta düşünceyi geliştirme yollarının hangilerinden
yararlanılmıştır? Sözlü olarak ifade ediniz.
Tutamak sorunu dedim. Dünyada hepimiz sallantılı, korkuluksuz bir köprüde yürür gibiyiz. Tutunacak bir
şey olmadı mı insan yuvarlanır. Tramvaylardaki tutamaklar gibi. Uzanır tutunurlar. Kimi zenginliğine tutu-
nur; kimi müdürlüğüne; kimi işine, sanatına. Çocuklarına tutunanlar vardır. Herkes kendi tutamağının en
iyi, en yüksek olduğuna inanır. Gülünçlüğünü fark etmez. Kağızman köylerinden birinde bir çift öküzüne
tutunan bir adam tanıdım. Öküzleri besiliydi, pırıl pırıldı. Herkesin, “-Veli ağanın öküzleri gibi öküz yoktur,”
demesini isterdi. Daha gülünçleri de vardır. Ben, toplumdaki değerlerin ikiyüzlülüğünü, sahteliğini, gü-
lünçlüğünü göreli beri, gülünç olmayan tek tutamağı arıyorum: Gerçek sevgiyi! Bir kadın. Birbirimize ye-
teceğimiz, benimle birlik düşünen, duyan, seven bir kadın!
2. Aşağıdaki parçada yazımı yanlış kelimeleri bulunuz. Bulduğunuz kelimelerin altını çiziniz.
“Yengemin anneme ısrarı üstüne köşkte bir kaç gece kalmaya mecburolmuştuk. Fakat herşeyi değişti.
Münakaşa gecesinden sonra Nüzhetle dargın gibiydik. Ne geceleri havuz başında buluşuyor; ne gündüz-
leri kükürt serpmek için bağa gidiyorduk. Paşa’ya romanda okuyamıyordum, kitap yarıda kalmışdı.”
Peyami SAFA, Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
158