Page 8 - Türk Dili ve Edebiyatı 9 | Kazanım Kavrama Etkinlikleri
P. 8
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 9 2
5. ÜNİTE: Roman
Konu Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatından Bir Roman Örneği 40+40 dk.
Kazanımlar A.2. 2. Metnin türünün ortaya çıkışı ve tarihsel dönem ile ilişkisini belirler.
A.2. 3. Metnin tema ve konusunu belirler.
A.2. 5. Metnin olay örgüsünü belirler.
A.2. 9. Metindeki anlatım biçimleri ve tekniklerinin işlevlerini belirler.
A.2. 11. Metinde millî, manevi ve evrensel değerler ile sosyal, siyasi, tarihî ve mitolojik ögeleri belirler.
A.2. 13. Metni yorumlar.
A.2. 16. Metinlerden hareketle dil bilgisi çalışmaları yapar.
Yönerge Aşağıda verilen metni okuyunuz. Soruları metni göz önünde bulundurarak cevaplayınız.
(Metnin aslına sadık kalınmıştır.)
YORGUN SAVAŞÇI
Bandırma rıhtımına yarım mil kala, rüzgâr birden düşmüş, iri taneli mayıs yağmuru başla-
mıştı.
Kapıdağlı Temel Reis’in seksen tonluk odun kayığı birden yavaşlayıp durdu.
Tayfalar, boşalıp sarkan eski yelkeni acele indirip sardılar, hantal botu, arkadan öne alarak
küreğe oturdular.
Bunları, kumanda beklemeden, kendi başlarına yapmışlardı.
Temel Reis, tekne yedi mil giderken nasılsa gene öyle idi. Gagaburnu’nun üstünde sarı kaşları
çatık… Kırçıl bıyıklarının altında morumsu dudakları sımsıkı… Çıplak ayağıyla tuttuğu dümen
yekesini sulara göre oynatarak dimdik karşıya bakıyor, başına sardığı kırmızı mendille, düşman
kalyonuna rampa edecek bir korsan reisine benziyordu.
Yüzbaşı Cemil, güldüğünü göstermemek için elini ağzına kapattı:
- “Bandırma Yunan bayrağından görünmüyor.” dedindi Reis… Hani bayraklar?
- Yağış fazla olmuştur da, toplanmışlardır ıslanmasın diyerekten… Uyy akıllarına tükür-
düklerim…
Bir yük treni, düdüğünü öttürerek, tünele doğru gidip geliyordu. Rıhtım boyunda doldurup
boşaltılan kayıklar vardı.
Tepelere sıralanmış yeldeğirmenleri, tüten bacaları, ak minareleriyle Bandırma, hiçbir kuş-
kusu yokmuş gibi, herhangi bir bahar gününün akşamını yaşıyordu.
Cemil kalpağını düzeltti. Avcı biçimi ceketinin önünü ilikleyip külot pantolonunun içine,
tam göbeğinin üstüne bağladığı kocaman parabellum tabancanın belli olup olmadığına baktı.
Teğmen Recep’in uydurduğu tüccar kağıdının yerinde durup durmadığını anlamak için göğüs
cebini yokladı.
- Burada asker emeklileri derneği varmış…
- Varmıştır. Ben bilmem… Bandırmalı bilir.
- Gidiş geliş kâğıtlarına bizim polis mi bakıyor?
- Bizim…
- Tanır mısın polisleri?..
- Tanırım. Dursun polis hemşeridir. Ali polis hemşeridir. Hüsnü Efendi hemşerimiz sayılır,
Karadenizlidir. Amasralı…
- Bakalım İzmir’den ne haber?
- Bakalım…
- Yağmur, denizin üstünden kaymış, kasabanın kuzeyine kümelenmişti. Rıhtıma varmak
yarım saat sürmedi.
Cemil, küçük bavulu alıp karaya atladı.
7