Page 12 - Türk Dili ve Edebiyatı 9 | Kazanım Kavrama Etkinlikleri
P. 12
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 9 3
6. ÜNİTE: Tiyatro
Konu Cumhuriyet Dönemi’nden Bir Tiyatro Örneği 40 dk.
Kazanımlar A.3. 1. Metinde geçen kelime ve kelime gruplarının anlamlarını tespit eder.
A.3. 2. Metnin türünün ortaya çıkışı ve tarihsel dönemle ilişkisini belirler.
A.3. 3. Metnin tema ve konusunu belirler.
A.3. 6. Metindeki şahıs kadrosunun özelliklerini belirler.
A.3. 8. Metnin dil, üslup ve anlatım/sunum özelliklerini belirler.
A.3. 9. Metinde millî, manevi ve evrensel değerler ile sosyal, siyasi, tarihî ve mitolojik ögeleri belirler.
A.3. 10. Metinde edebiyat, sanat ve fikir akımlarının/anlayışlarının yansımalarını değerlendirir.
A.3. 11. Metni yorumlar.
A.3. 12. Yazar ve metin arasındaki ilişkiyi değerlendirir.
A.3. 13. Türün ve dönemin/akımın diğer önemli yazarlarını ve eserlerini sıralar.
A.3. 14. Metinlerden hareketle dil bilgisi çalışmaları yapar.
Gerekli Materyaller Türkçe Sözlük
Yönerge Aşağıdaki “Ben, Mimar Sinan” adlı tiyatro metnini okuyarak soruları cevaplayınız.
(Metin düzenlenmiştir.)
BEN, MİMAR SİNAN
(Perde kapalıdır. Salonun ışıkları alınırken, perde hafifçe aydınlatılır. Aynı anda, gittikçe yükselen
bir müzik başlar. Perde, ağır ağır açılır. Sinan, sağ öndedir; bir siluet olarak görünür. Sol köşede, ayakta
çalışılan küçük bir çizim tezgâhı açıktır. Üzerinde pergel cetvel, birkaç da kitap. Müzikle birlikte, fona
verilen ışığın şiddeti de yükselecektir. Mimar Sinan’ı olgunluk çağı görünümü ve giysileri içinde görürüz.
Müzik Sinan konuşmaya başlamadan önce, birdenbire kesilir.)
MİMAR SİNAN - Ben, Mimar Sinan! 29 Mayıs 1490 yılında, Kayseri’nin Ağırnas köyünde doğ-
dum. O gün, İstanbul’un fethinin 37. yıldönümü günüydü.
Sevgili gençler! 98 yıl yaşadım. Devlete, tam 70 yıl hizmet ettim. Size hayatımı ve çağı-
mı anlatmak istiyorum. İlginç bulacağınızı umuyorum. Yavuz Sultan Selim döneminde, bir-
kaç yıllık bir ön eğitimden sonra, İstanbul’daki acemi ocağına alındım. Acemi ocağı, orta öğre-
tim düzeyinde bir teknik okuldur. Osmanlı ordusuna teknik eleman yetiştirir. Ağırlıklı dersim,
marangozluktu. Bir yandan, bu sanatı öğrenmek için bıkıp usanmadan çalışıyor; bir yandan da
Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti, büyük İstanbul kentini tanımaya, anlamaya çalışıyordum.
Benim için, küçük Ağırnas köyünden sonra, İstanbul’da her şey ilginçti. Bir imparatorluğun yüreğinde
dolaşıyordum. Ama bu koca kentte bir yapı, beni özellikle kendine çekmeye başladı... Bu Ayasofya’ydı.
Ayasofya, İstanbul’un fethinden sonra camiye dönüştürülmüş eski bir Bizans kilisesiydi.
Tarih diyor ki: Doğu Roma İmparatoru Justinyanos, Ayasofya kilisesinin, eski İsrail Kralı Süley-
man’ın Kudüs’te yaptırdığı ünlü tapınaktan daha büyük olmasını istemiş. Mimarlar da İmparatorun bu
isteğini yerine getirmeye çalışmışlar. Rivayet edilir ki, bina bitince, İmparator Justinyanos, kubbenin
altında durmuş ve şöyle bağırmış:
1. SES - Ey Süleyman! Seni yendim!
SİNAN - Bu, sahiden görkemli bir kubbeydi. Mühendisliğin ve mimarlığın inceliklerini öğren-
dikçe, bu kadar büyük bir kubbeyi, bu kadar yükseğe oturtabilmenin olağanüstülüğünü anlıyordum.
Mimarlarına da saygı duyuyordum. Ama bazı yabancı mimarların söylediğini duyduğumuz şu yaman
sözler, yüreğimi yaralıyordu.
2. SES - İslam uygarlığı, hiçbir yerde, Ayasofya kubbesi gibi bir kubbe yapmayı başaramamıştır.
Bu kubbe, üstünlüğümüzün kanıtıdır.
MİMAR SİNAN - Ama bizden biri bu kubbeyi yenmeli!
(…)
MİMAR SİNAN - Mimarbaşılık görevinde kaldığım 48 yıl içinde, bakınız neler yaptım. 83 büyük
cami. 50’den fazla küçük cami, 60 medrese, 31 konak, 19 türbe, 17 imaret 15 kemerli suyolu, 7 okul, 3
hastane, 52 han ve hamam. Hiçbirinin planı ötekine benzemez. Ben, İstanbul’da bağlanıp kalmadım.
Mekke’de, Halep’te, Şam’da, Kırım’da, Sofya’da, Saraybosna’da, Budapeşte’de, Yunanistan’da da binalar
yükselttim. Edirne’den Erzurum’a kadar, birçok Anadolu ilinde de benden bir iz, bir eser vardır. Bu arada se-
ferlere katıldım. Birçok da öğrenci yetiştirdim. İstanbul’daki Sultan Ahmet Camisi’nin mimarı, öğrencimdir.
11