Page 357 - 3 ADIM AYT TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI
P. 357
TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI
1950 Sonrası Toplumcu Gerçekçi, 1 TEST
Millî-Dinî Duyarlılıkları Yansıtan,
Bireyin İç Dünyasını Esas Alan, Modernist ve Postmodernist Roman
1. Günlerden beri çalışıyordu. Önce ekin biçmişti tek ba- 3. I. Pastiş, ironi, parodi gibi tekniklerden yararlanılır.
şına. Leyleğin gözündeki ekinin içi bir de devedikeniyle II. Metinler arasılık, üst kurmaca gibi anlatım teknikleri
dopdoluydu. Sonra harman yapmak için anasıyla bir- kullanılır.
likte şelek çekti. Günlerden beri de döğen sürüyor. Bu
III. Kurmaca ve gerçeklik arasındaki sınır belirsizleştiri-
yüzden, bir deri bir kemik kalmış... Yüzü buruş buruş.
lir.
Derisi sarkıyor gibi... Kapkara kesilmiş... Gözleri de iyi-
IV. Dil, edebiyat için bir araç değil bir amaçtır.
ce çukura kaçmış, avurtları geçmiş...
V. Dış dünyanın değil romanın yazılış sürecinin yansı-
(…) tılması daha çok önemsenir.
İ ki gün sonra harman savruldu. Üçüncü gün kasar sü- Bu özellikler aşağıdaki roman anlayışlarından han-
rüldü. Dördüncü gün de ceç edildi. Kırmızı buğday ta- gisine aittir?
neleri harmanın ortasında parlıyordu. O gün, buğdayı
A) Natüralist roman
çuvallara doldurup eve taşıyamadılar. Ceç, harmanın
ortasında olduğu gibi kaldı. Sebebi de Abdi Ağa'nın ge- B) Romantik roman
lip hakkını almamasıydı. C) Modernist roman
Bu parça aşağıdaki roman anlayışlarından hangisi D) Postmodern roman
ile kaleme alınmış olabilir? E) Realist roman
A) Millî Edebiyat zevk ve anlayışı
B) Toplumcu gerçekçi roman anlayışı
C) Postmodern roman anlayışı
D) Modern roman anlayışı
E) Gelenekçi roman anlayışı
4. Köyümüzün üstünde dönen büyük bir felakettir. Böyle
bir felaket ikinci seferdir ki başımıza geliyor. Kul olanın,
köylü olanın başına gelmesin. Ve de insan olanın, va-
tandaş olanın başına hiç gelmesin. Bilen biliyor ve de
bilirler, bundan tam yirmi beş yıl önce Çukurova’da pa-
muklar yandı. Hem de çok yandı. Çukurova toprağında
ot bile bitmedi. İndik Çukurova’ya, vardık tarlalara ki ne
görelim; kara, ölü, bir tek yeşillik olmayan bir toprak.
2. Her gidişimde, hastanelerin bahçeleri bana hüzün verir-
di. Bunun mânâsını şimdi bulmaya çalışıyorum ve has- Amanın nişliyelim derken döndük, köye eli boş geldik.
talıkla tabiat arasındaki büyük tezadı anlıyorum. Bu, bir Adil Efendi o sıralar çok genç. Köylü de ona bir borç-
bahçeden hastaneye girerken ve bir hastane bahçeye lanmış ki... Tüm öteki köylüler de otuz kadar köy de bi-
çıkarken en çok hissedilen şeydir. Ve bu, bana kendi zim gibi. Aynen şimdiki gibi. Geldik köye, yattık. Derken
meselemi unutturuyor; ruhumda daha büyük muam- efendim ve de Adil Efendi, yirmi candarmaylan köye
malara doğru genişlemek, yayılmak için bir tebahhur geldi. Bir de hükümet adamı. Sordular bize, borcunuz
başlıyor, zihnim boş, hiçbir şey düşünmeden, fakat içim var mı Efendi'ye? Var, dedik. Borç inkâr etmek, Allah’ı
dolu, ağır ağır etrafıma bakınarak, biraz da sendeleye- inkâr etmektir, dedik.
rek yürüyorum. Hasta çocuğun türküsü uzaklaşıyor. Bu parça, içeriği ve üslubu dikkate alındığında aşa-
ğıdaki yazarlardan hangisine ait olamaz?
Bu parçadan aşağıdaki özelliklerden hangisi çıkarılamaz?
A) Yaşar Kemal
A) Kahraman anlatıcının bakış açısı kullanılmıştır.
B) Talip Apaydın
B) Bireyin iç dünyası gözler önüne serilmiştir.
C) Orhan Kemal
C) Dış dünya gözleme dayalı bir biçimde yansıtılmıştır.
D) Fakir Baykurt
D) Çağrışım gücü yüksek, şiirsel bir anlatım vardır.
E) Haldun Taner
E) İç konuşma tekniği kullanılmıştır.
357