Page 10 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 | 2.Ünite
P. 10
2. Ünite
PAZARLIK
Sıcak yaz gecesi. Mahalle kahvesinin önündeki setin üstü sanki ufak bir bah-
2. Metin çecikti. Ortada küçük bir havuz, içinde gazoz şişeleri, etrafında biraz çimen, kı-
naçiçekleri. Kahve pencerelerine sicimler gerilmiş, gece sefaları, telgraf çiçekle-
ri, kireçle sıvanmış yarım tenekeler içinde sardunyalar sıralanmış.
Kapının sağ tarafında bazısı giyimli, birtakımı da gecelik entarileri, şam hır-
kaları ile dört beş kişi, İstanbul’un son büyük zelzelesinden konuşuyorlardı.
Gümrük aracılarından Faik Efendi, kırk beş yaşlarında, uzun kara bıyıklı, esmer
bir adam. Ayağının birini altına alarak, kaşlarını yukarı aşağı oynatarak anlatıyor:
“Ben” diyor, “hareket olurken Eminönü’ndeydim. Feyzi Bey, Allah sizi inandırsın, o Yenicami mi-
nareleri yok mu birbirine dokunuyor ayrılıyor, dokunuyor ayrılıyor, o kaldırım taşları sanki su içinde
fasulye kaynar gibi böyle kaynıyordu.
Tramvay beygirlerine baktım, ayaklarını açmışlar oldukları yerde duruyorlar. O mavnalarda ne ka-
dar yemiş varsa hepsi dansa kalkmış. Herkes köprüye koştu, ben de koştum. Köprünün üstüne gelen
yığıldı, hilafsız beş yüz bin kişi vardı.”
Muhatabı şam hırkalı, zayıf, uzun boylu, kalın sesli Harbiye Nezareti Mektubi Kalemi müsevvitle-
rinden Feyzi Bey:
“Yok hacım” dedi, “bu biraz hilaflı oldu.”
Faik Efendi bozulmuş, sordu:
“Neden?” dedi.
“Neden olacak elmasım, köprünün üstü beş yüz bin kişi alır mı?”
Faik Efendi kaşlarını kaldırıp, düşündü. Dinleyenler gülümsediler. İmamın oğlu Rıza dedi ki:
“Faik Ağabey, ağzın kızdı da ölçüyü kaçırdın.”
“Yok” dedi Faik Efendi, “valla latife değil, o zaman biz de buna şaştık.”
“Neye, şaştınız?”
“Köprünün bu kadar adam aldığına...”
“Canım, o kargaşalıkta saydınız mı?”
“Saymadık ama, her halde vardı... Artık, siz de bu kadar olmaz. İnsanda göz var, izan var... Canım
köprünün üstünde kaç kişi var, insan bunu görmez mi? Bu meydanda bir şey...”
Feyzi Bey gülerek:
“Canım hacım” dedi, “düşünsene! Köprünün üstü beş yüz bin kişi alır mı? Alsa da yarım milyon
adam buraya nasıl toplanır? Demek aşağı yukarı İstanbul halkının yarısı!”
“İstanbul halkının yarısı?.. Vardı ya, ne zannediyorsunuz? Yarım milyon dediğin nedir!”
Etraftakiler çokça gülüştüler, Faik Efendi de biraz gevşer gibi oldu:
“Adam” dedi, “beş yüz bin olmasın da dört yüz bin olsun!”
“Dört yüz bin de olmaz.”
“Neden?”
“E, hesap meydanda. Diyelim köprünün boyu olsun dört yüz metre, öyle mi?”
“Ne bileyim, ölçmedim ya!”
“Canım, şimdi beş yüz bin kişiyi gözle hesap ediyordun, köprüyü neden hesap edemiyorsun?”
42