Page 19 - Türk Dili ve Edebiyatı 11 | 2.Ünite
P. 19

Hikâye



               Annen de böyle. Şimdi biz, seni uyandıramayız. Çünkü, düşünmeye cesaret edemeden biliyoruz ki,
               artık senin uykun da değişti. Eskiden bizi bekler gibi uyurdun. Evet, artık uykun da değişti. Hatta asıl
               değişiklik uykularında oldu; sen uykularında da bizden uzaklaştın...”
                  Başımı çevirdim. Ona baktım. Bunu yaparken romatizmalı kolumu kullanır gibiydim. Fakat içim
               birdenbire ferahladı. Sanki yıllardır aradığım bir arkadaşımı bulmuştum. Islık çalmak istiyordum. Per-
               deleri indirdim; güneş onu rahatsız edecekti. Benimkilere benzeyen sert ve siyah sakallı yüzünü ha-
               fifçe öperek dışarı çıktım.
                  Çayımızı içerken karım biraz dalgındı. Ben, küçük oğlumun çayını gizlice, hiç sevmediği limonla
               doldurdum.
                                                                                               Tarık Buğra
                                                                   Türk Dil Kurumu, Güzel Yazılar Hikâyeler



                                     Metinde Geçen Bazı Kelime ve Kelime Grupları

                beyhude: Yararsız, anlamsız.                   semaver:  Özellikle çay demlemekte kullanılan,
                                                                 içinde kömür yakacak ocağı bulunan, elekt-
                kamus: Sözlük.
                                                                 rikle de çalışabilen, bakır, pirinç vb. metal-
                mukadder: Yazgıda var olan, yazgı ile ilgili olan,   lerden yapılmış musluklu kap.
                   alında yazılı olan.



                  Metin ve Türle İlgili Açıklamalar

                  Cumhuriyet Dönemi’nde Hikâye (1940-1960)
                  Cumhuriyet Dönemi’nin 1940-1960 yılları arasında bireyin iç dünyasını esas alan, toplumcu ger-
               çekçi, modernist, millî ve dinî duyarlılıkları yansıtan hikâyeler yazılmıştır. Ahmet Hamdi Tanpınar, Tarık
               Buğra bireyin iç dünyasını esas alan hikâyeler yazmışlardır. Kemal Tahir, Orhan Kemal, Yaşar Kemal,
               Samim Kocagöz, Fakir Baykurt, Haldun Taner, Talip Apaydın gibi toplumcu gerçekçi yazarlar; hikâ-
               yelerinde köy ve köylünün sorunları, toprak kavgaları, köyden kente göç gibi toplumsal konuları ele
               almışlardır. Nezihe Meriç, Yusuf Atılgan, Ferit Edgü modernist çizgide hikâyeler vermişlerdir. Hüseyin
               Nihal Atsız, Mustafa Necati Sepetçioğlu, Sevinç Çokum millî ve dinî duyarlılıkları yansıtan hikâyeler
               yazmışlardır.

                  Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Abdullah Efendi’nin Rüyaları, Yaz Yağmuru; Kemal Bilbaşar’ın Cevizli Bah-
               çe; Orhan Kemal’in Ekmek Kavgası, Çamaşırcının Kızı; Halikarnas Balıkçısı’nın (Cevat Şakir Kabaağaçlı)
               Merhaba Akdeniz; Samim Kocagöz’ün Telli Kavak, Koca Öküzün Ölümü; Kemal Tahir’in Göl İnsanları;
               Yaşar Kemal’in Sarı Sıcak; Haldun Taner’in Yaşasın Demokrasi; Ziya Osman Saba’nın Mesut İnsanlar Fo-
               toğrafhanesi; Sabahattin Kudret Aksal’ın Gazoz Ağacı; Muzaffer Buyrukçu’nun Katran; İlhan Tarus’un
               Köle Hanı; Tarık Buğra’nın Oğlumuz; Fakir Baykurt’un Efendilik Savaşı; Nezihe Meriç’in Bozbulanık adlı
               eserleri bu dönemin tanınmış hikâyelerindendir.

                  Tarık Buğra, Oğlumuz adlı hikâyesinde bir anne-babanın kendilerinden gittikçe uzaklaşan genç
               oğulları hakkındaki endişe ve korkularını ele almıştır. Yazar, bu eserinde bireylerin iç dünyalarını yan-
               sıtan bir tutum sergilemiştir:

                  Ben biliyorum. Sen, artık odaların bu döşeniş tarzını hatta bu evi beğenmiyorsun... Uçmayı öğrenmiş
               bir serçe yavrusu gibi, gözün başka dallarda. Senin düşündüğün, kim bilir ne cici şeydir. Bizi misafir ede-
               ceğin odayı da unutmamışsındır; buna eminim. Bu kadarı bize... Bana yeter. Fakat annen... Bunu sen de
               seziyor, arada sırada, hatta sık sık kardeşlerini nasıl okutacağından, bizim için neler tasavvur ettiğinden
               bahsediyorsun. Fakat birbirimizden niçin gizleyelim; sen böyle konuşurken sesini titreten şeyde biraz vic-
               dan burkulması ve daha çok çaresizliğin azabı yok mu?..




                                                                                                            51
   14   15   16   17   18   19   20   21   22   23   24