Page 19 - Türk Dili ve Edebiyatı 9 | 2.Ünite
P. 19

Hikâye




                  1. Etkinlik


                                            Metin                                Anlatıcı ve Bakış Açısı



                   Köşe penceresini, işte, ben, bu bakımdan insan çevresinin bir dam-
                lası üstüne çevrilmiş bir mikroskop camı sayarım. Baktığınızı sanki bü-
                yütür. Rasathaneler nasıl gökleri ve yıldızları temaşa için havaya uzan-
                mış birer fen gözü ise köşe pencereleri de yeri ve yerde yaşayanları seyre
                yarar, zemine eğilmiş birer tecrübe gözlüğüdür.





                   Seneler var ki kuşlar gelmiyor. Daha doğrusu ben göremiyorum.
                Güzün güzel günlerini pencereden görür görmez, Konstantin Efen-
                di’nin bulunabileceği sırtları hesaplayarak yollara çıkıyorum. Bir kuş
                cıvıltısı duysam kanım donuyor, yüreğim atmıyor.




                   Hani sessiz, zenginliğini bile belli etmez, mütevazı adamdı da...
                Konu komşusu da severdi hani. Hiçbir şeye, hiçbir dedikoduya karış-
                mazdı. Sabahleyin işine kısa kısa adımlarla koşarken, akşam filesini
                doldurmuş vapurdan çıkarken görseniz; iriliğine, sallapatiliğine, Kara-
                manlı ağzı konuşuşuna, basit ama, hesaplı fikirlerine, (...) yine basit, se-
                vimli şakalarına karşı, hakkında kötü bir hüküm de veremezdiniz. Ken-
                di halinde, işi yolunda, hesaplı yaşayan bin bir tanesinden bir tanesiydi.

                a. Zincir ile Son Kuşlar hikâyelerinden alınan bu parçaları anlatıcı ve bakış açısı yönünden değerlen-
                  diriniz.

                b. Bu anlatıcı ve bakış açılarının anlatıma etkilerini değerlendiriniz.
                c. Tablodaki metinleri metin-okuyucu ilişkisi açısından değerlendirerek anlatıcının gerçek kişi mi
                  yoksa kurmaca kişi mi olduğunu belirleyiniz.




                  2. Etkinlik

                  Eskiden her mahallenin kendine ait hususi bir havası, bir tarz-ı hayatı vardı. Şimdi ise birbirinin kopyası
               aynı tiple, soğuk, cansız binlerce apartman, ruhsuz beton kütleleriyle bütün şehirleri aynileştirmiş, şehir-
               lerin, mahallelerin ruhu yok olmuştur. Artık her yer aynı ve hiç kimse bir yere ait değil. Mahalleler kendine
               özgü kimliği olan ve yine dinî / sosyal merkezler, küçük çarşılar, çeşmeler, küçük imalathaneler ile birlikte
               “kendine yeterli yerler” idi. Her mahalle birbirinden bir duvarla olmasa bile bir ağaçlık bölge ile ya da bir
               dere gibi tabii bir engelle birbirinden ayrılıyordu. Mahallede kendiliğinden bir otokontrol vardı çünkü her-
               kes birbirini tanır, yabancılar derhal fark edilir, asayiş kolayca sağlanırdı.
                                                                                         Mustafa Kutlu, Nur
                a. Metindeki sosyal ve kültürel ögeleri belirleyiniz.

                b. Belirlediğiniz değerleri içinde yaşadığınız toplumun değerleriyle karşılaştırınız.




                                                                                                               57
   14   15   16   17   18   19   20   21   22   23   24