Page 21 - Uluslararası İlişkiler
P. 21
ÜNİTE
ULUSLARARASI İLİŞKİLERE GİRİŞ 1
3. Plüralizm: Başlangıç Noktaları ve Temel Kavramları
Uluslarararası ilişkiler disiplininin üçüncü klasik kuramı plüralizmdir (çoğulculuk). Bu yaklaşım, libe-
ral felsefe temeline ve onun özgürlük anlayışına dayanan bir bakış açısını ifade eder. Devleti tek parça
bütüncül ve uluslararası sistemin en temel aktörü olarak kabul eden realist anlayışa bir tepki olarak
ortaya çıktığı için bu adı almıştır.
Uluslararası sistemin değişim geçirdiği 1960 ile 1970’li yıllarda ortaya çıkan bu akımın temel özellik-
leri dört noktada ifade edilebilir. Bu yaklaşımın ilk özelliği, çoğulcuların realistlerin devlet merkezli anlayı-
şı yerine çok aktörlü bir uluslararası sistemi benimsemeleridir. Çoğulcu yaklaşıma sahip bilim insanları,
devletlerin uluslararası ilişkilerin önemli aktörleri olduğunu kabul etmekle beraber bunların uluslararası
alandaki egemenliğinin diğer etkili aktörlerin ortaya çıkışı ile birlikte kırıldığını ve bu devlet olmayan ak-
törlerin de uluslarararası ilişkiler analizlerinde göz ardı edilemeyeceklerini savunurlar.
Çoğulcu yaklaşımın ikinci özelliği, devleti bütüncül bir aktör olarak değil bakanlıklar, çıkar grupları,
yöneticiler, memurlar ve benzeri daha küçük parçalardan oluşan bir sistem olarak kabul etmesidir. Buna
göre devleti oluşturan çeşitli parçalar analitik olarak daha küçük parçalara ayrılabilir. Bu parçaların ara-
larındaki karmaşık etkileşimin dış politika yapım sürecindeki rolü dikkate alınmalıdır.
Çoğulcu yaklaşımın üçüncü özelliği, devletin rasyonel bir aktör olarak kabul edilmesindeki güçlükler
üzerinedir. Devletlerin ülke çıkarlarını tamamen yansıtacak rasyonel kararlar vermelerine engel olan
karar vericinin rolü, kamuoyu baskısı, yanlış veya eksik bilgiye sahip olunması, belirsizlik ortamı gibi
bazı faktörler söz konusudur. Bu durumda devletlerin karar alması rasyonel bir etkinlik değil, bir rekabet
ve uzlaşma sürecidir. Burada vurgulanması gereken kavram pazarlıktır. Aktörler arasındaki koalisyonlar,
karşıt koalisyonlar ve diğer aktörlerle yapılan pazarlıklarla ulaşılan bir konsensüs (uzlaşma) olarak ifade
edilmelidir.
Plüralizmin dördüncü özelliği ise realistler tarafından oldukça sınırlandırılmış bir gündem olarak
kabul edilen uluslararası politika konusuna önem verilmesidir. Realistlerin gündemini oluşturan temel
konu, güvenliğin sağlanması ve korunmasıdır. Oysa çoğulcular; spordan sağlığa, eğitimden küresel
ısınmaya, silahsızlanmadan çevre kirliliğine, ekonomiden borçlanmaya, bilimsel çalışmalardan etik de-
ğerlere, açlık ve yoksulluk sorunlarından hızlı nüfus artışına, genel sağlık sorunlarından öldürücü ve
bulaşıcı hastalıklara kadar toplumsal ilişkileri içeren her bir konuya uluslararası ilişkiler içinde yer ver-
mektedirler. Bu konular da realistlerin savunduğu ve yüksek politika adını verdikleri güvenlik ve askerî
konular kadar önem taşımaktadır. Dolayısıyla çoğulcular, realistlerin yüksek politika ve düşük politika
ayrımına da karşı çıkmaktadırlar. Çoğulculara göre dış politika karar alıcıları için ekonomik konular, gü-
venlik ve askerî konular kadar hatta bazı durumlarda bunlardan daha önemli olabilmektedir.
JOHN LOCKE (1632-1704)
John Locke (Con Lok), XVIII. yüzyılın önemli düşünürlerinden biri-
dir. Düşünce hürlüğünü, eylemlerin akla göre düzenlenmesi anlayışını en
geniş ölçüde yayan ilk düşünür olduğu için Avrupa’daki Aydınlanma ve Akıl
Çağı’nın gerçek kurucusu olarak kabul edilir.
John Locke, İngiltere’nin Wrington (Vayringtın) şehrinde doğdu. Loc-
ke yüksek öğrenimini Oxford (Oksford) Üniversitesinde yaptı, tabiat bilimle-
riyle tıp alanlarında eğitim aldı. Hayata atıldıktan sonra hem yazar hem de
siyaset adamı olarak çalıştı.
Locke, bütün eserlerinde gelenek ve otoritenin her çeşidinden kurtul-
mak gerektiğini ve insan hayatına ancak aklın kılavuzluk edebileceğini ileri
sürmüştür. Bu düşünceleriyle liberalizmin, tabii bir din anlayışının, rasyonel
pedagojinin öncüsü olmuştur. Önemli eserleri İnsan Anlayış Gücü Üzerine
Bir Deneme, Eğitimle İlgili Bazı Düşünceler’dir. Hükûmet Üzerine İki De- Görsel 1.15
neme adlı eseri vardır. Mutlakiyet yönetimlerini ilk sarsan kişi olarak tarihe John Locke
geçmiştir. Locke, üç büyük devrimin (İngiliz, Amerikan ve Fransız devrimle- (Temsilî)
rinin) temelini oluşturan f lozof kimliğiyle akıllara yer etmiştir. Doğal hukuk
doktrinini savunanlardan biridir.
Ahmet Cevizci, Felsefe Sözlüğü, s. 549-552’den özetlenmiştir.
21