Page 27 - Uluslararası İlişkiler
P. 27
ÜNİTE
ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE AKTÖRLER VE AKTÖRLERİN İLİŞKİ TÜRLERİ 2
Sınırları belirli bir toprak parçasına sahip olmak, devlet yapısının çok önemli özellikleri arasında
yer alır. Çevreden gelebilecek saldırılara karşı korunma arzusu, sınırları belirlenmiş bir toprak parçasına
sahip olmayı ön plana çıkarmıştır. Bu durum, aynı zamanda siyasal bağımsızlığın da simgesi olarak ka-
bul edilmiştir.
Halk, devletin temel unsurlarından ikincisidir çünkü insanlar tarafından oluşturulmuş bir kurum olan
devleti, kendisini oluşturan insanlardan ayrı düşünmek doğru değildir. Devleti oluşturan insanlar farklı
devlet türlerinde tebaa, reaya, ulus gibi farklı isimler alırlar. 1789 Fransız Devrimi’nden sonra ortaya
çıkmış olan ulus devlet, özellikle XX. yüzyıldan sonra dünya üzerinde çok yaygın görülen devlet türüdür.
Ulus devleti diğerlerinden ayıran önemli özelliklerinden biri, meşruiyetini ulus kavramından almasıdır.
Ulus, iki temel unsurun birlikteliği ile insanlar tarafından oluşturulan topluluk olarak ifade edilir.
Bunlar;
Ortaklaşa toplumsal bir tarih veya kültürel mirasa sahip olmaktan ileri gelen aidiyet duygusu,
Gelecekteki yazgıların ortak olduğu duygusudur.
Soyut bir kavram olan devletin somut hâle dönüşmesi, devletin egemenlik yetkisini kullanma hak-
kına sahip olan hükûmetler aracılığıyla gerçekleşir. Hükûmetler, devletin iç ve dış politikasını ve bütün
resmî görevlerini yürüten örgütlenmiş birimlerdir. Ayrıca yasaların uygulanmasını sağlayarak devletin
meşru yaptırım gücünü kullanırlar.
Kimi zaman aynı anlamda kullanılsa da devlet ve hükûmet sözcükleri birbirinden ayrı kavramları
ifade etmektedir. Devlet kalıcı ve sürekliliği olan bir yapı iken hükûmetler belirli bir süre devleti temsil etme
yetkisini elinde bulunduran örgütlenmelerdir. Bu örgütlenmeler, devleti temsil etme yetkisini, devletin yö-
netim şekline bağlı olarak farklı kaynaklardan elde ederler.
Devletin bir başka temel unsuru olan egemenlik kavramı, devletle iç içe geçmiş olan karmaşık bir
ifadedir. Diğer unsurlar gerçekleşmiş olsa bile egemenliğin olmaması durumunda bir devletten söz etmek
mümkün değildir.
Egemenlik, iç ve dış egemenlik olmak üzere iki boyutludur. Bir devletin kendi toprakları üzerinde
meşru bir yaptırım gücüne ve yüce bir otoriteye sahip olması, iç egemenliğin en önemli özelliğidir. Bu
egemenliğin kaynağı, devletin yönetim şekline göre değişebilir.
Dış egemenlikte ise devletin diğer devletler tarafından tanınmış olması önem taşır. Diğer unsur-
ların tamamını taşıyor olsa bile diğer devletler tarafından tanınmayan varlıklar, uluslararası hukuk kişisi
ve uluslararası toplumun meşru bir üyesi olarak kabul edilmez (Harita 2.1). Hatta kimi zaman daha önce
tanınmış olan bir devlet, yönetimde bulunan hükûmetin değişmesiyle birlikte tanınma sorunu ile karşıla-
şabilmektedir. Uluslararası ilişkilerin temel aktörleri olan devletler, varlıklarının öteki aktörler tarafından
tanınmasıyla birlikte diğerleriyle eşit statüye sahip olurlar. Ancak buradaki eşitliğin, güç anlamında değil,
devletlerin birbirleriyle ticari, askerî ve siyasi ilişki kurma hakkı çerçevesinde bir eşitlik olduğunun vurgu-
lanması gerekmektedir. Uluslararası sistemde merkezileşmiş bir üst otoritenin yokluğundan doğan sorun-
lar, egemen devletlerin bu eşitliğinden kaynaklanmaktadır. Hiçbir devlet diğerleri üzerinde güç kullanma
hakkına sahip değildir. Devletlerin birbirlerine karşı güç kullanmaları meşru bir hak olarak kabul edilemez.
Aklınızda Bulunsun
Devletin ortaya çıkışı ile ilgili farklı kuramlar bulunmaktadır. Bu konuda ayrıntılı bilgi için Platon’un
“Devlet”; Hobbes’un “Leviathan” gibi eserleri ile siyaset kuramları incelenebilir.
Devletler, sahip oldukları askerî ve iktisadi kaynakların miktarına göre büyük, orta ve küçük güçte-
ki devletler olmak üzere üçe ayrılmaktadır. Büyük güçler, diğer devletlere kıyasla geniş askerî ve iktisadi
kaynaklara sahip olan devletlerdir. Bir başka deyişle büyük güç adı verilen devletler, büyük ordulara,
fazla ve çeşitli silahlara sahip olup iktisadi kalkınmışlık açısından ileri, zengin ülkelerdir. Orta kuvvetteki
devletler ise askerî ve iktisadi kaynakları fazla olmakla birlikte büyük güçler kadar değildir. Bazı orta
güçteki devletler ise ya askerî yönden güçlü iktisaden az gelişmiş ya da iktisaden gelişmiş ancak askerî
yönden zayıftırlar. Küçük güçteki devletler ise ne askerî yönden ne de iktisaden kuvvetlidir. Askerî ve
iktisadi kaynakları az olan devletlere küçük ya da zayıf devletler adı verilmektedir.
27