Page 20 - Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi | 1.Ünite
P. 20
1.3.2. Büyük Güçlerin Orta Doğu ve Afrika Politikaları
Orta Doğu coğrafyası; coğrafi konumu, sosyokül-
türel özellikleri ve doğal kaynakları ile tarih boyunca BALFOUR DEKLARASYONU
devletlerin egemen olmak istedikleri bir bölge oldu.
Bölgedeki önemli yer altı kaynaklarının Osmanlı Dev- İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Balfour,
leti’nin egemenliğinde olması, sanayileşmiş Avrupa 2 Kasım 1917’de Uluslararası Siyonizm
devletlerini Osmanlı Devleti’ni yıkmaya yönelik poli- Hareketi’nin liderlerinden Lord Rothsc-
tikalar oluşturmaya yöneltti. İngiltere ile Fransa ara- hild’a (Lord Rotşayıld) bir mektup gön-
sında imzalanan ve Osmanlı Devleti’nin topraklarının dererek Filistin’de Yahudilere bir yurt
paylaşılmasını içeren Sykes-Picot Antlaşması ile Orta kurulması çabasının ülkesi tarafından
Doğu’da bir Yahudi devleti kurulmasını kapsayan Bal- destekleneceğini bildirdi. Böylece Ame-
four (Balfur) Deklarasyonu, Orta Doğu’nun şekillen- rika’nın sempatisini kazanmayı amaç-
mesindeki önemli yapı taşlarından oldu. ladı. Diğer İtilaf Devletleri tarafından da
Bölge, Osmanlı Devleti’nin tasfiyesi ile emperyal desteklenen bildiri, bölgede kurulacak
devletler olan İngiltere ve Fransa’nın paylaşım alanı İsrail Devleti’nin temeli oldu.
hâline geldi. İngiltere, Arap halkını Osmanlı Devleti’ne
karşı ayaklandırmak için özellikle Mekke Şerifi Hüse-
yin ile birtakım antlaşmalar yaptı. Araplara, Arap Devletleri Konfederasyonu kurmayı vadederek bazı
Arap aşiretlerini bağımsızlıklarını elde etmeleri için kışkırttı.
Bolşeviklerin gizli antlaşmaları açıklaması ve ABD’nin I. Dünya Savaşı’na girince yayımladığı Wil-
son İlkeleri üzerine İngiltere ve Fransa, 7 Kasım 1918’de bölge ile ilgili bir deklarasyon yayımladı. Bu
deklarasyona göre Orta Doğu bölgesinde halkların kendi serbest seçimlerine dayanan millî hükûmet ve
idareler kurulacaktı.
ETKİNLİK
4.
Madde 22 (Versay Antlaşması)
Son savaşın bir sonucu olarak daha önce kendilerini yöneten devletlerin egemenliğinden çık-
mış olan ve modern dünyanın çetin koşulları altında henüz kendi başlarına ayakta duramayacak
konumdaki halkların yaşadığı sömürgelere ve topraklara şu ilke uygulanmalıdır: (...)
Manda yönetiminin karakteri ilgili halkın gelişim evresine, yaşanan toprağın konumuna, ekono-
mik koşullarına ve başka benzer durumlara göre farklılık göstermek zorundadır. (...)
Orta Afrika halkları topraklarında asayiş ve ahlak düzeni korunacak, din ve vicdan özgürlüğü
sağlanacaktır. Köle ticareti, silah ve içki kaçakçılığı gibi suistimaller yasaklanacaktır. Kolluk hiz-
metleri dışındaki tahkimatların, askerî üs ve deniz üslerinin kurulmasının ve yerli halka askerî eği-
tim verilmesinin önlenmesi mandater ülkenin güvencesi altına alınacaktır. Aynı zamanda Milletler
Cemiyetinin diğer üyelerine ticaret ve alışveriş için eşit fırsatları sağlayacak koşullar oluşturulacak
ve tüm bu çerçevede ilgili toprağın idaresinden mandater ülke sorumlu olacaktır.
Güneybatı Afrika ve Güney Pasifik Adaları’nın belli bir kısmında seyrek nüfuslu, yüzölçümü
bakımından küçük, uygarlık merkezlerinden uzak veya mandater ülkeyle coğrafi bakımdan bitişik
birtakım topraklar vardır. Bunlar için en iyi yol, yerli ahalinin çıkarları lehinde, yukarıda belirtilen
teminatlara da uyularak mandater ülkeye ait toprakların ayrılmaz parçaları olmaları ve mandater
ülkenin yasaları çerçevesinde idare edilmeleri olabilir.
Fransız Yazar Georges Langlois, 20. Yüzyıl Tarihi, s.117
Metinden yararlanarak aşağıdaki soruyu cevaplayınız.
Gerçekte bir sömürü düzeni olan mandacılığın Milletler Cemiyeti tarafından bu şekilde
tanımlanmasının amacı ne olabilir?
30