Page 9 - Felsefe 11 | 5.Ünite
P. 9
5. ÜNİTE 20. Yüzyıl Felsefesi
20. yüzyıl felsefesinin temel problemlerini, onlara yönelik dönemin ana akımlarının yapmış olduğu tar-
tışmalar ve eğilimler belirlemiştir. Bu problemlerin anlaşılabilmesi için 20. yüzyıl felsefesinin akımlarının
görüşlerinin incelenmesi gerekir.
20. YÜZYIL FELSEFESİNİN TEMEL PROBLEMLERİ VE AKIMLARI
Gerçeklik-Görünüş Sorunu (Fenomenoloji)
Yorum Sorunu (Hermeneutik)
Varoluş-Öz Sorunu (Varoluşçuluk)
Değişim Sorunu (Diyalektik Materyalizm)
Metafizik Bilgi Sorunu (Mantıkçı Pozitivizm)
Varlık Sorunu (Yeni Ontoloji)
Fenomenoloji ve Gerçeklik-Görünüş Sorunu
18-19. yüzyıl ve sonrası felsefelerin doğa bilimlerine yaklaşması, felsefede hakikat arayışının ve değer
oluşturma özelliklerinin yitirilmesine neden olmuştur. Doğa bilimleri, fiziksel dünyanın nesnelerinin bilgile-
rini ortaya çıkardığı iddiasını taşımaktadır. Ancak insan, doğa bilimlerinin bilgisini değil kendi deneyimlerini
yaşar. Kişinin deneyimleri, nesnelere yönelen bilinçle sağlanır. Bu bilinç, fenomenolojik yöntemle nesnelerin
özünün bilgisini bilmeyi yani anlamları bulmayı gerçekleştirir. Anlamları bulmak veya inşa etmek insanın
özneleşmesidir. Özne olmak da bilincin üzerine dönmeyi gerektirir. Husserl, “Bilinç her zaman bir şeyin
bilincidir.” düşüncesiyle bilincin içeriklerine yani fenomenlerin özünün bilgisine ulaşmayı hedefler.
Fenomenoloji, kelime anlamının da tam karşılığı olmak üzere fenomenin incelenmesidir. Fenomen, du-
yulara konu olan ve duyusal alanın nesneleri olarak ele alınır. Fenomenler nesnenin kendisi değil, nesnenin
insan zihnine konu olan şeklidir. İnsan, aklının duyuları aracılığıyla nesneleri kendi algısında deneyimler.
Husserl, fenomenoloji ile felsefi bir yöntem oluşturur. Bu yöntem, fenomenlerin özünün bilgisine ulaş-
mayı ve dolayısıyla bilincin çözümlenmesini sağlayacaktır. Bilincin özü yönelim olduğundan bilince yönelik
araştırma; bilincin kendisine değil içerdiğine, yöneldiği şeye yani fenomenlere yönelik olmak zorundadır.
Fenomenolojik yöntem, fenomenlerin özüne ulaşabilmek için daha önce edinilmiş bilgilerden, ön yargılar-
dan, rastlantısal özelliklerden uzaklaşmak ve bu bilgileri paranteze almaktır. Husserl, paranteze almayı üç
durum için gerekli görür.
1. Tarihle ilgili paranteze alma: Toplumsal yaşantının oluşturduğu görüş ve ön yargılardan
uzaklaşma
2. Varoluşla ilgili paranteze alma: İncelenen nesnelerin gerçekten var olup olmadıklarına yönelik
şüpheden uzak durma
3. “İde”lerle ilgili paranteze alma: Nesnelerin renk ve şekil gibi özelliklerinden arındırmayı
sağlama
Paranteze alma yöntemiyle fenomenlerin özüne ulaşılacaktır. Örneğin bir insanın masanın özüyle ilgili
bilgisi, karşısında duran masaya dair fenomenolojik yöntemle elde edilir. Masaya dair tüm ön bilgiler ve
masanın rengiyle şeklinin paranteze alınmasıyla birlikte kişide oluşan bilgi, masanın özüne dair bilgidir. Bu
bilgi “öze dair sezgi”dir.
125