Page 15 - Türk Dili ve Edebiyatı 12 | 2.Ünite
P. 15

HİKÂYE



             “Dünya gönlümüze mi kalmış baba?” diye sordu. Yanıt alamadı. Renkleri ovdu, fazla ovdu.
                Kaportacı birkaç gün hiç uğramamıştı yanına. Onun da içindeki kuşku biraz yatışır gibi oldu. Gön-
             lünde tomur tomur yeni, pembe karanfiller açtı. En pembelerini tahtaya geçirirken fes rengine boyadı.
             Boyarken kendini yorgun duydu. Bu kasayı bugün bitirmeliydi. Yetişmedi. Kasa resimlemede ününü
             duymuş biri, eski kasasını süsletmeye getirecekti, getirmedi. Belki yarın…
                O yarın olunca boyanacak kasa değil, yine kaportacı çıkageldi. Gün batımıydı. Dosdoğru atölyeden
             geliyordu. Gün boyu tam altı kasa boyadığını söyledi. Tek renk üstüne. Tabanca boyayı sıkıyorsun, vızzt,
             vızzt, vızzt, bir uçtan giriyor, öteki uçtan çıkıveriyorsun.
                (...)
                Fırçanın ucu iyice titredi. Bir kuşun kanadı kırıldı. Kanat, başını alıp gitti. Onu yakalayamadı. Kula-
             ğının arkası yandı, kaşındı.
                “Hem, kasa boyamak yetmez.” diyordu beriki. “Kasayı yapmak da gerek.”
                Neden yetmezmiş, anlamıyordu.
                (...)
                Kasa yapmasını bilmiyordu. Kasaları süslemesini biliyordu. Gönlünün karanfillerini…
                “Boyaları dökülmüş eski kamyon var ya? Hani adam senin şu kuşların, çiçeklerinle bezetecekti?..
             Kasayı bize getirdi. En aşağı bir hafta işinden olmak istemiyormuş. Yük çekecekmiş. Resimletmekten-
             se… Biz bir günde yeşili çekip verdik. Boydan boya… Pırıl pırıl… Sevine sevine gitti. Hem de ucuz.”
                Ucuz ha? Hem de ucuz!
                Dedesi de babası da çok silik geçtiler gözlerinin önünden. Sanki hiç yaşamadılar. Gülleri, nilüferleri
             hiç açtırmadılar. Sular hiç yaldızlanmadı. Tepsi gibi bir ay hiç doğmadı dağ başlarından. Sular hiç çağıl-
             damadı.
                Yokluğa karşı durdu; çimenlerde iri papatyalar açtırdı. Önündeki son kasaydı.
                Yarın yenileri olur. Yeni kasalar gelir.
                Gele gele gürgenden bir çeyiz sandığı geldi. İşi uzattı. Bitmesin diye sandığı, bildiği bütün renkler,
             biçimler, pırıltılarla donattı. Karanfiller bu kalabalık arasında yitti, gitti. Yine de bir türlü bitirmedi
             önündeki işi.
                İşim mi? Eh işte… Caddeler, sokaklar, ne kadar kalabalık. Dükkân, vitrin önleri omuz omuza insan.
             Yüzler pek renksiz, ışıksız, gözler pek pırıltısız.

                                                                            Adalet AĞAOĞLU, Hadi Gidelim

                METİNDE GEÇEN BAZI KELİME VE KELİME GRUPLARI

                dantela  : Dantel, her türlü iplikle örülen veya bir kumaşın kenarına işlenen türlü biçimde ince ve
                          ağ görünümünde örgü.
                fes rengi  : Koyu kırmızı renk.
                hoyrat   : Kaba, kırıcı ve hırpalayıcı.
                şavk     : Işık.

                ölgün    : Diriliği, canlılığı, tazeliği kalmamış; pörsümüş, solmuş.




                 METİN VE TÜRLE İLGİLİ AÇIKLAMALAR

                 Okuduğunuz metin Cumhuriyet Dönemi yazarlarından Adalet Ağaoğlu’nun bir hikâyesidir. Hikâye,
               teknolojik gelişmeler karşısında el sanatlarıyla uğraşanların karşılaştığı zorlukları; modernleşmeyle
               beraber insanların bu konudaki duyarlılıklarını gitgide kaybetmesini ve el emeğine verdikleri öne-
               min azalmasını ortaya koymuştur. Adalet Ağaoğlu; toplumun içinde bulunduğu bu durumu, Karanfil-
               siz adlı hikâyesinde süsleme işi yapan zanaatkârın iç dünyasından yola çıkarak ve onu konuşturarak
               vermeye çalışmıştır. Yazarı önemli hikâyecilerden biri yapan özellik, duygu ve düşünceleri kaynaştı-
               rırken yapaylığa sürüklenmemesidir.






                                                                                                     49
   10   11   12   13   14   15   16   17   18   19   20