Page 18 - Türk Dili ve Edebiyatı 12 | 4.Ünite
P. 18
4 ÜNİTE
YAZARIN BİYOGRAFİSİ
ORHAN KEMAL (1914-1970): Cumhuriyet Dönemi yazarlarındandır. Asıl adı
Mehmet Raşit Öğütçü olan sanatçı, ortaokulun son sınıfında öğrenimini yarıda
bıraktı. Babasıyla bir süre yurt dışında kaldıktan sonra döndüğü Adana’da pamuk
fabrikalarında işçilik, dokumacılık, kâtiplik yaptı. 1950’de İstanbul’a geldikten son-
ra kalemiyle geçinmeye başladı. Seçtiği konularla, çizdiği karakterlerle, eserle-
rindeki kişiliğiyle XX. yüzyıl Türkiyesi’nin durumunu ustalıkla yansıtan gerçekçi
bir yazar oldu. Eserlerindeki sürükleyicilik; yaşanmışlıktan gelen kuvvete, kişi-
leri konuşturmasındaki doğallığa ve gerçeğe uygunluğa dayanır. Önceleri şiir de
yazan sanatçı; hikâye, roman, tiyatro gibi farklı türlerde eserler verdi. Hikâye
ve romanlarından uyarladığı tiyatrolar (72. Koğuş, Bekçi Murtaza, Eskici Dükkânı, Kardeş Payı) sah-
nelenmiştir. Ekmek Kavgası, Grev, Kardeş Payı, Önce Ekmek hikâye; Baba Evi, Avare Yıllar, Murta-
za, Cemile, Eskici Dükkânı, Gurbet Kuşları roman; İspinozlar tiyatro türündeki eserlerinden bazı-
larıdır.
DİL BİLGİSİ
1. “Beline dayalı yumruklarıyla patoza yaklaştı, durdu. Çatık kaşlarıyla işe bakıyordu. Kızgın güneşin
altında desteciler kan ter içindeydiler. İnsan dayanısının çok üstünde bir sıcak, ter, kaşıntı. En çok
da kaşlardan gözlere süzülen tuzlu ter yakıyor, sonra da kızgın toprağa kan damlaları kıvamında
düşüyordu.”
Yukarıdaki paragrafta hangi duyulara yönelik ayrıntılardan yararlanıldığını belirleyerek bu
ayrıntıların metnin anlatımına katkısını belirtiniz.
2. Okuduğunuz metinden alınan “Beline dayalı yumruklarıyla patoza yaklaştı, durdu.”, “İyice yumul-
muştu gözleri, açamıyordu.” cümlelerinde virgül, sıralı cümleleri ayırmak için kullanılmıştır. Siz
de virgülün bu kullanımına metinden örnek cümleler bularak bu cümlelerin altını çiziniz.
3. Bu parçada geçen noktalama işaretlerinin cümlelerdeki kullanım amaçlarını açıklayınız.
Küçük ağa koşar adım yapılan işe memnunlukla baktı, coştu birden:
“Ha babam kardaşlarım ha!”
Irgatlar yekindi. Koca koca demetler daha büyük bir hızla patoza koşturulmaya başladı. Öyle hızlı,
öylesine müthiş bir çalışma başını almış gidiyordu ki, küçük ağa bile bu hıza kendisini kaptırmış-
tı. Patoza az daha sokuldu. Ne saman tozu, ne sıcak...
“Ha babam kardaşlarım ha, ha babayiğitler ha, ha aslanlar ha!!! Bu işi bu hafta bitirin, ben de in-
sansam kalmam altında!”
Irgatbaşı da çalışmanın hızına kendini kaptırmıştı. Tempoyu daha da hızlandırmak, ağanın gözü-
ne büsbütün girmek için, “Devir, devir, devir!!!” diye bağırdı. “Ha babam kardaşlarım ha, ha baba-
yiğitler ha, ha aslanlar ha!!!”
“Devir ha, devir ha, devir!”
“Ha, ha, ha, ha!!!”
İş hızlandıkça hızlandı, baş döndürücü bir hâl aldı.
Devirin ha, devirin ha, devirin!!”
“Ha ha ha ha ha haaaa!”
Beden kalınlığında demetler, patozun doymak bilmeyen ağzından içeri devriliyordu. Irgatlar öf-
keyle, kinle, hınçla çalışıyorlardı. Damarlarda dolaşan kan değil, milyonluk kilovatlardı sanki.
164