Page 7 - Türk Dili ve Edebiyatı 9 | 7.Ünite
P. 7

Biyografi / Otobiyografi




                  Kendi hep evde oturur, çalışır, bize seyrek gelir. Ona karşılık tombul ve güleç bir hanımefendi olan
               eşi ve çocukları hep bizdedir. “Reşit Bey’inkiler” altı kişi yanılmıyorsam. Anne, baba, arkasından Ekrem
               Reşit, mavi gözlü, sarı saçlı afacan bir çocuk; küçük kardeşi Cemal Reşit kısa pantolonlu; çıldırasıya
               müzik meraklısı tombul bir oğlan.
                  Piyano çalarken mutlaka biraz dilini çıkarır, alnını kırıştırıp notalara basar cesaretle. İki kız kardeşle-
               ri vardır isimleri kafiyeli: Samime ile Samise. Samise benim kadar çukulatalı pasta meraklısı.
                  Başka?

                  Reşit Paşalar. Onlarla da içtiğimiz su ayrı gitmez. Reşit Paşaların oğlu Salih, alaycı ve çillidir, gözleri
               hep baygın, sesi hırıltılı ve kalın.

                  Operet uzmanı.
                  Kız kardeşi Ulviye, daha sonra, Mısırlı bir prensle evlenip “Prenses Ulviye” olacaktır İstanbul’da.

                  Adını unuttuğum başka paşalar vardır Cenevre’de, bir de bir arkadaşım “Serasker”.
                  Bu Osmanlı kalabalığı içinde, kollarını kavuşturup “lezginka” oynayacakmış gibi belleri incecik,
               gövde ve başları dimdik kızlı erkekli “Şamiller”.
                  Kafkas ayaklanmasının kahramanı Şeyh Şamil’in ailesi gururlu, aşırı terbiyelidir. Sabırsız. Bir görü-
               nür, bir yok olurlar. Evet, sabırsız, sanırsın ki, aşağıda seyislerin beklediği safkan Arap atları eğerlen-
               miş, kişneyip bekliyor, saati gelince atlarına sıçrayıp Çar ordularına yalın kılıç saldıracaklar... Ne var ki
               “Canlı Sular Rıhtımı”nda, Cenevre’de karlar üstünde kovalanmaya değer kimsecikler yok, dağlar da o
               dağlar değil hani...
                  Kardeşlerimin bir arkadaşları daha var ki, unutmuyorum. Zayıf, dar omuzlu, sıkma burun gözlüklü,
               perçemli, bu üniversiteli, hep kıkır kıkır güler, kek-kek kekeleyerek bir şeyler anlatır. Gözünüz ısırıyor,
               değil mi? Elbette Nurullah Ataç.
                  (...)
                  Ev kalabalıktı dedim. Annemin kardeşi Cevat Bey, eşi “Resmiyanım”, kızları Nermin bizlerle beraber
               gelmişlerdi Cenevre’ye (ya da az sonra).

                  Cevat Bey diplomat soyludur biraz, değil mi ki, konsolosluk etmişti Tırhala’da.





























                                                          Cenevre



                                                                                                               213
   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11   12