Page 25 - Türk Kültür ve Medeniyet Tarihi 11 | 6.Ünite
P. 25
Türklerde Sanat
Şiirlerini saz eşliğinde söyleyen ve önceki dönemlerde ozan olarak adlandırılan halk şairleri
ise kendi adlarını taşıyan bireysel şiirler yazmıştır. Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan ve Dadaloğlu
gibi şairler bu dönemin öne çıkan halk ozanlarıdır. Saz şairi olarak da adlandırılan bu ozanlar,
şehirleşmenin olduğu yerlerde âşık ismiyle anılmıştır.
Tekke Edebiyatı olarak da bilinen Tasavvuf Edebiyatı, Osmanlı’da Yunus Emre ve Mevla-
na geleneği üzerinde yükselmiştir. Gerek Hacı Bayram Veli ve gerekse damadı Eşrefoğlu Rumî,
XV. yüzyılda Yunus Emre tarzında dinî tasavvufi şiirler yazmışlardır.
Osmanlı Devleti’ni yöneten padişah ve devlet adamları, sanatı ve sanatçıyı koruma ilkesini
devlet anlayışı hâline getirmiştir. Başta şehzadeler olmak üzere devletin bütün yöneticileri şiir,
musiki ve hat konusunda eğitim almıştır; padişahların büyük bir kısmı hem şairleri korumuş
hem de şiirler yazmıştır.
II. Murat, Osmanlı padişahları arasında ilk şiir yazan padişahtır. Bu nedenle onun döne-
minde şiir rağbet görmüş, şairlere maaş bağlanmış ve şair kadrosu oluşturulmuştur.
SORU
Osmanlı Devleti’nde edebiyat neden üç ayrı kolda gelişmiştir? Düşüncelerinizi söyleyiniz.
Osmanlı ve Batı Sanatı’nın Etkileşimi
XVI. yüzyıl sonlarına kadar İtalya ve Fransa gibi ülkelere giden Osmanlı elçileri, kılık-kıya-
fetleri ve âdetleri ile bu ülkelerin önde gelen çevrelerini etkilemiştir. Öyle ki bu yüzyılda saray
çevresinde Türk modası (Alaturka) yaygınlaşmış, Osmanlı kültürü Batı kültürünü; dokuma,
halı, çini ve seramik gibi sanat dallarında ciddi bir şekilde etkilemiştir. Hatta bu dönemde Os-
manlı seramiklerini kopya eden majolika (çini) örneklerine rastlanmıştır. Batılılar özellikle İznik
seramiklerini örnek alarak üretim yapmışlardır.
Lale Devri (1718-1730) ise Osmanlı’nın Avrupa’ya açıldığı ve Batılılaşma Hareketi’nin başla-
dığı dönemdir. Mimari, süsleme ve diğer sanat dalları ile özel yaşam tarzında Fransızların taklit
edilmeye başlandığı bu dönemde; İstanbul, Selanik, İzmir, Kahire ve Beyrut gibi şehirler Batılı-
laşmanın merkezi hâline gelmiştir.
Bu dönemde Batı’nın sanat ürünleri daha çok tercih edilmeye başlamış, çinicilik giderek
gerilemiş, seramik ürünleri üretilmeye devam etse de bu sanattaki eski incelik kaybolmuştur.
XIX. yüzyılda Batılılaşma hareketleri devam etmiş, kültür değişimleri hızlanmış ve Batı et-
kisinde bir Türk Edebiyatı ortaya çıkmıştır. Bu dönemde dil sadeleştirilerek halk aydınlatılmaya
çalışılmıştır. Fransız Edebiyatı’nın etkisinde kalan bu dönem Türk Edebiyatı, Şinasi ile başla-
mıştır. Makale, fıkra, roman, tiyatro gibi edebi türler de bu dönemde ortaya çıkmıştır.
Minyatür sanatının ustalarından birisi olan Levnî ölünce, minyatür sanatı önemini kaybet-
miş, Avrupa’nın da etkisiyle minyatür sanatının yerini resim sanatı almıştır. Padişah II. Mah-
mut’un kendi resmini çizdirip devlet dai-
relerine astırması, Avrupa anlayışındaki
resim sanatının Türkiye’de yayılmasına
öncülük etmiş, resim sanatı okullarda
ders olarak okutulmaya başlamıştır.
XVIII. yüzyıl, müzik alanında Os-
manlı Devleti’ndeki mehter müziğinin
(Görsel 6.57) Batı müziğini etkilediği dö-
nemdir. Rusya, Avusturya, Fransa ve İn-
giltere, mehter müziğinden etkilenerek bu
müziği ve bu müzikle birlikte Türk müzik
aletlerini de kullanmış, Türk müzisyenler
İngiltere’de Kraliçe Victoria Dönemi’ne ka-
dar görev yapmışlardır.
Görsel 6.57: Mehter takımı
225