Page 121 - ÇAĞDAŞ DÜNYA SANATI TARİHİ 12
P. 121
20. YÜZYIL ÇAĞDAŞ SANAT AKIMLARI
Edvard Munch (1863-1944): Norveçli ekspresyonist sanatçıdır. 20. yüzyıl Avrupa sanatını ve özellikle de Alman
ekspresyonistlerini etkileyen ve 19. yüzyılın sonunda geleneksel olandan uzaklaşıp öznel olana yönelen öncü
sanatçılardandır. 1868’de annesini, 1877 yılında kız kardeşi Sophie’yi kaybeden Munch, çocukluğunda ve gençlik
yıllarında yaşadığı bu ölüm korkusundan hayatı boyunca kurtulamamış, bu nedenle de hasta ve ölü resimlerine
gereğinden fazla önem vermiştir. Munch 1879’da başladığı mühendislik eğitimini 1880’de bırakarak ressam olmaya
karar vermiştir.
Munch henüz 23 yaşındayken 110 eserden oluşan ilk kişisel sergisini Oslo’da açtı. 1889 yılında devlet bursuyla
Paris’teki Leon Donnat’ın (Liyan Danıt) sanat okuluna girdi. 1892’de Berlinli Sanatçılar Birliğinden aldığı davetle
Almanya’da 45 yapıtını sergiledi. 1908’deki ruhsal bunalımı ile Berlin’deki ilk sergisi arasında geçen 16 yıl
Munch’un sanat yaşamındaki en önemli dönemdir. Bu dönemde yaptığı ünlü resmi olan “Çığlık” modern insanın
ruhsal acılarının simgesi hâline geldi. Kullanılan renkler ve deformasyonun bir ifade aracı olarak böylesine yoğun
şekilde kullanıldığı ilk modern başyapıt olma özelliğini kazandı. Korku ve dehşet içinde kasılmış bedeni ile ağzı açık
bir kurukafaya benzeyen figür, doğanın çığlığını duyan ve haykıran sanatçının kendisidir.
1909’da sinirsel depresyon nedeniyle kliniğe yatırılan Munch, daha sonra hayat görüşünü daha iyimser bir tutuma
yöneltti. 1912’de Köln’deki sergiden sonra artık Cezanne, Van Gogh, Gauguin, Picasso gibi modern resmin klasikleri
arasında sayıldı. Hem Jugendstil (Cogentsıto) sanatçıları hem de ekspresyonistler tarafından bir usta olarak kabul
edilen Munch, sürrealistler tarafından da sergilerine kabul edildi. 1944 yılında Norveç Ekely’de (Ekliy) hayatını
kaybetti.
Genel depresif durumu, özel yaşantısında geçirmiş
olduğu deneyimler, Munch’un sanatına olumlu olarak
yansımıştır. Resimlerinde kullandığı kadın ve erkek
figürlerine yüklediği anlamlar bu bunalımları yansıtmak-
tadır. Sanatçının kullandığı kadın figürleri çoğu zaman
anne ve sevgili tiplerinin değişik yansımaları olarak
karşımıza çıkmakta, erkek figürlerinde ise daha çok ken-
dini yansıtmaktadır. Munch’un resimlerindeki kadın ve
erkek figürleri dalgalı renk alanlarıyla oluşturulmuş
siluetler hâlinde kendini göstermiştir. Bunlar kanlı canlı
varlıklar değil de her an değişebilecek niteliklere sahip
akıcı formlar olarak betimlenmiştir.
Munch gizli sevgilerin, kıskançlığın, ölümün ve hüznün
ressamıdır. Norveç sanatını Fransız empresyonizminin
baskısından kurtararak benliğine kavuşturmuştur. Tablo,
onun için dekoratif ve ruhsal ögelerin bütünlendiği bir
sahadır. Büyük portreciliği, yaratma ve uygulama gücüyle
Alman resim sanatını da etkilemiştir. İlk tablolarında
açık-koyu renk ve plastik efektlerle canlı hatlar görülmek-
tedir. Giderek empresyonist ögelerden uzaklaşan Munch,
şekilleri coşku ve tutkularıyla yansıtmaya başlamıştır.
Kullandığı renkler kazınarak silinmiş gibidir. Munch daha
sonra sembolik bir dünyaya yönelip kişinin yalnızlığını,
zavallığını, yaşama ve ölüm korkusunu, kıskançlığını,
hırsını, gerilimini, acılarını, suçlamalarını yani yeryüzün-
deki çarpıcı bir cehennemi canlandırmıştır. Kadınlarla
ilgili olumsuz duygular içindedir. Eserlerindeki ortam bu
yüzden görkemli, karanlık, ürkütücü ve huzursuzdur.
Yaşlılık döneminde ise Munch, özellikle kendine
yönelmiş, iç dünyasını, duygularını tanımaya çalışmış ve
sonunda kendini şöyle anlatmıştır: “Verebileceğim tek Görsel 4.54: Ölü Anne ve Çocuk, Munch,
şey tablolarımdır, onlar olmadan ben hiçim.” 1899, Kunsthalle Müzesi, Bremen
Eserlerinden bazıları “Hasta Çocuk”, “Ölüm Odası”, “Ölüm Döşeği”, “Ölü Anne ve Çocuk” (Görsel 4.54), “Çığlık”,
“Elem”, “Erkek ve Kadın”, “Öpücük”, “Hayat Dansı”dır.
118