Page 124 - ÇAĞDAŞ DÜNYA SANATI TARİHİ 12
P. 124
4. ÜNİTE
4.3 GELENEKSEL GERÇEKÇİLİKTEN METAFİZİK RESİM AKIMLARININ,
OP VE POP SANAT AKIMLARINA DOĞRU GELİŞİMİ
A) POP-ART
II. Dünya Savaşı’ndan sonra başlayan tüketim çılgınlığının sanattaki yansıması olan pop-art popüler sanatın kısaltılmış
adıdır. Claes Oldenbourg’la (Kıleys Oldenburg) başlayan bu akım geleneksel sanata sırt çevirerek modern hayatı
olabildiğince gerçekliğiyle ele almış ve şehir yaşamı, tüketim toplumu, parıltılı hayatlar, gösteriş düşkünlüğü varlığını
en çok pop-artla ortaya koymuştur.
“Pop-sanat” terimi ilk kez 1958 yılında İngiliz eleştirmen
Lawrence Alloway'ın (Lovrıns Elovey) popüler kültürü
irdelediği bir makalesinde kullanılmıştır. Pop-art 1960’lar-
dan bu yana İngiltere ve Amerika’da ayrı ayrı doğup
gelişmiş bir sanat akımıdır. Özellikle Amerika’da
günümüzün en yaygın anlayışıdır. Pop-artın hikayesi
1956'da İngiltere'de başlar. Dönemin sanatçılarından
Richard Hamilton (Riçırt Hemiltın) bilmecemsi,
karmaşık, acayip bir kolaj yapar. Tablodaki her şey son
derece alaycı ve ironiktir. Modern dünyayı simgeleyen
garip eşyalarla dolu bir salonun ortasında kaslı bir adam
durmaktadır. Elinde muhtemelen halter niyetine taşıdığı
dev bir topitop vardır. Kanepede ise kafasına abajur
geçirmiş çıplak bir arka sayfa güzeli sakin sakin hayallere
dalmıştır. Bu, o dönem için son derece aykırı bir
çalışmadır. 1960’larda Andy Warhol (Endi Varol), Roy
Lichtenstein (Roy Litenşıtayn), Claes Oldenbourg (Kıliys
Oldınborg), Keith Haring (Kit Hering) gibi diğer pop-art
sanatçıları, akademik sanatın gelenekleriyle hemen hemen
tüm bağlarını koparmış ve halka gerçeği olduğu gibi Görsel 4.64: Atış Marilyn,
sunmuşlardır. New York dev bir atölyeye dönüşmüş, Warhol, 1964
şehirle birlikte ona bağlı tüm değerler de sanatın içine girmiştir. Araba ilahlaşmış; konserveler, pizzalar, patlamış mısır-
lar ikonlaşmış; sinema ise düşler ve yıldızlar üretmeye yarayan mükemmel bir makine olmuştur. Çizgi roman başta
olmak üzere medya ve sinema pop-artçılar için önemli bir esin kaynağı hâline gelmiştir. Kendini kabul ettiren şey
sıradan bir sanat akımı değil tam anlamıyla bir hayat tarzıdır. Pop-artın önemli ismi Andy Warhol, New York'ta kurduğu
ve “Factory” (Faktori) adını verdiği atölyesinde yaratıcılığın sınırlarını aşıp türlü yeniliklere imza atmıştır.
Parlak renklerle adeta badana yapılmış Marilyn Monroe (Merlin Monro)
(Görsel 4.64), Elvis Presley (Elvis Pıresli), Elizabeth Taylor (Elizabet Teylır)
portreleri büyük sansasyon yaratmıştır. Rock grubu Velvet, Underground'un
ilk albümlerinin kapaklarını tasarlamış; içecek şişelerini, çorba ve ketçap
kutularını boyamıştır (Görsel 4.65). Tüketim toplumu olarak bilinen kavram,
Warhol için tükenmek bilmeyen bir esin kaynağı olmuştur. Bu sanat eserleri
daha sonra koleksiyonlarda, galerilerde ve hatta müzelerde baş tacı edilmiştir.
Çizgi roman karelerinin duvarlarımıza kazandırılması ise Roy Lichtenstein
sayesinde olmuştur. Aslında Lichtenstein bir çizgi roman çizeri değildi,
yaptığı şey geniş açı klişeler çizmekti. Aşk acısıyla ağlayan kadınlar, bir
tartışmanın ortasındaki çiftler, alevler içindeki uçaklardan atlayan pilotlar…
Bu klişeleri ses efektleriyle ve konuşma balonlarıyla da süsleyerek öncesi ve
sonrası olan gerçek çizgi roman kareleri yaratmıştır. Claes Oldenbourg ise
tam boyutlarıyla oluşturulan ünlü süpermarket-galeri “Store”da (Sıtor) gıda
maddelerinin ve tanıdık nesnelerin taklitlerini sunmuştur. Bu durum sadece
resim, sinema ve müzik dünyasını değil tasarımcıları da büyük ölçüde
etkilemiştir. Peter Blake'nin (Pitır Bılek) Elvis Presley ve Beatles (Bidıls)
için yaptığı albüm kapakları, Brigitte Bardot (Bırijit Bardo) için hazırladığı
Görsel 4.65: Campbell Çorbası, illüstrasyonlar tüm dünyayı etkilemiş, pop tutkusunu zirveye çıkarmıştır.
Warhol, 1962
121