Page 57 - ÇAĞDAŞ DÜNYA SANATI TARİHİ 12
P. 57
MODERNİZM VE MODERN DÜNYA
Vincent Van Gogh (1853-1890): Hollandalı olup post-empresyonizmin bir diğer öncü sanatçısıdır. Aşırı evhamlı ve
duygusal bir kişiliğe sahip olan Van Gogh dünyada en fazla tanınan sanatçılardan birisidir. Bir papazın oğlu olan Van
Gogh resim sanatçısı olup olmamak konusunda kararsız kalmış, birkaç yıl vaiz olarak çalışmıştır. Ressam Jean François
Millet’e hayran olan Van Gogh sanatının ilk yıllarında Hollandalı köylü ve işçilerin hayatlarını konu alan çalışmalar
yapmıştır. Kalın ayakkabılar, nalınlar, dokuma tezgâhları gibi araç gereçleri, patates yığınları, kuş yuvaları gibi basit
sıradan konuları işlemiş, bir yandan da kasvetli gökyüzü ve koyu renklerle manzaralar çalışmıştır. Bu dönemde yaptığı en
önemli eserlerden birisi “Patates Yiyenler” (Görsel 2.44) adlı çalışmasıdır. Bu eserinde sanatçı halkın alçak gönüllüğünü,
fakirliğini ve sadeliğini vermeye çalışmıştır.
Görsel 2.44: Patates Yiyenler, Van Gogh,1885, Görsel 2.45: Selvi Ağaçlı Buğday Tarlası, Van Gogh,1889,
Rijks Müzesi, Amsterdam Metropolitan Müzesi, New York, ABD
1888 yılından itibaren Paris’e yerleşen sanatçı empresyonistlerle çalışmış, aynı zamanda renklerle ilgili arayışlara
başlamıştır. Bu dönemi “Artık Paris’te bir atölyede çalışmak kadar sürekli olarak empresyonist ressamlarla dostluk
kurmak da gerekli olmuştur.” diyerek ifade etmiştir. Renk anlayışını tamamen değiştiren sanatçı çarpıcı, tutkulu,
coşkun renkleri kullanmıştır. Saf renkleri nokta ve düz fırça darbeleriyle tuvale dağıtmıştır. Bunu yaparken hem rengi
parçalamış hem de içindeki coşkuyu resmetmiştir. Van Gogh rengi titrercesine kullanmayı öylesine sevmiştir ki
evrenin en basit hatta kimsenin resmetmeye değer görmediği sıradan şeylerini bile bir sanat eseri hâline
dönüştürmüştür. Gerektiğinde nesnelerin görünüşünü de abartmaktan kaçınmamıştır. “Selvi Ağaçlı Buğday Tarlası”
(Görsel 2.45) adlı çalışmasında kişisel anlamların saklı olduğu, ruhsal çöküşün ve artık hayatta sığınacak bir yerin
olmadığını anlatmaya çalışmıştır. Sanatçı renkleri bir nesneyi tanımlamak amacıyla değil de ifade etmek amacıyla
kullanmıştır. Hareketli fırça darbelerinde yararlanarak eserlerinin duygusal içeriğini güçlendirmiştir. Japon sanatından
oldukça etkilenen sanatçı Japonya’ya gidemeyince Fransa’nın Provence yakınlarındaki Arles’e yerleşmiştir. Bunun nedeni-
ni “Fransa’nın güneyine inip burada çalışmak için sayısız nedenlerim vardı. Öncelikle başka tür bir ışığı yaşamak istedim.
Sonra doğayı daha berrak bir gökyüzü altında görmeyi arzuladım; bu bana Japonların neler duyup, nasıl çizim yaptıkları
hakkında fikir verecekti. Son olarak da güçlü güney ışıklarını görmeyi istedim.” şeklinde açıklamıştır. Buradaki çalışma-
larında baharın canlılığını gösteren ağaçların ve çiçeklerin sayısız resmini yapmıştır.
Sanatçının zihinsel karışıklığı, fırçayı kıvırıp döndürerek
yaptığı ve renk kullanımının ön plana çıktığı bir dizi
çalışmayla kendini göstermiştir. Kural ve geleneklerle
sınırlandırılamayan kişiliğinin bir aktarımı olarak nitelen-
dirilen sanat anlayışı 20. yüzyıl resminin gelişiminde önemli Sanat eleştirmeni Octave Mirbeau (Oktav Mirbe) Van Gogh’un
etkisi olmuştur. Van Gogh’un eserlerinde canlı ya da cansız, sanatı hakkında şunları söylemiştir:
ışık ya da gölge, biçim ya da renk, ne olursa olsun çalışma-
larında huzursuz bir kişilik, eşsiz ve benzersiz bir biçimde “Doğanın hangi görünümü üzerine dalarsa dalsın, kendi kişiliğini
hiçbir zaman unutmaz. Gördüğü, dokunduğu, duyduğu her şey,
dışarı taşan çığlıklar görülmüştür. Madde ve doğa eğilip onun yakıcı yoğunluktaki hayal gücünün izlerini taşımaktadır. Van
bükülerek birbirine dolaşmış; renkler, alevler saçan lavlar ve Gogh doğanın içine işlememişti, doğayı kendi içine çekmişti.
değerli taşlar gibi durmaktadır. Bu özelikler sanatçının nasıl Nesneleri doğal biçimlerinden ayrı, garip şekiller almaya zorlamış
hareketli bir yaşamı olduğunu göstermektedir. ve onları, kendi fikirlerinin olağanüstü tezahürleri hâline gelecek
şekilde eğritip bükerek yeni biçimlere sokmaya çalışmıştı.”
Sanatçının eserleri arasında “Tanguy Babanın Portresi”, “Tef
Çalan Kadın”, “Yıldızlı Gece”, “Akşamleyin Cafe”, 31 Mart 1891, Echo de Paris Gazetesi
“Ayçiçekleri”, “Çiçek Açan Ağaçlar”, “Selviler”, “Zeytin
Ağaçları”, “Sonsuzluğun Eşiğinde”, “Doktor Gachet” bulun-
maktadır.
54