Page 45 - ESTETİK 11
P. 45

Her sanat eseri, her izleyicide ve dönemde aynı etkiyi uyandırmaz. Bunun da çeşitli
                  nedenleri vardır. Ya eserin kendisinden kaynaklanan nedenlerdir bunlar ya da izleyici-
                  den ve toplumdan kaynaklanan nedenlerdir. Claude Monet’nin [Kulod Mone (1840-
                  1926)] ilk sergilendiği zamanlarda kabul görmemiş hatta sanat eleştirmenlerince alaya
                  alınmış olan “İzlenim (İmpression)” adlı tablosu (Görsel 2.13), dönemin sanat standart-
                  larının dışında görülmüş ancak sonraki yıllarda başyapıtlar arasında kabul edilmiştir.







































                     Görsel 2.13: İzlenim: Gün Doğumu, Claude Monet, 1873, Marmottan Müzesi, Paris, Fransa
                  Franz Kafka’nın, sağlığında pek ilgi görmemiş olan romanları ancak yazarının ölü-
                  münden sonraki yıllarda değer görmüştür. Özellikle 2. Dünya Savaşı’nın yol açtığı
                  bunalım ve çaresizlik atmosferinde Kafka’nın eserleri yeniden ele alınmış ve büyük
                  kabul görmüştür.
                  Sanat eserinin algılanmasında ve beğeniye ilişkin takdirinde hem bireysel farklılıkların
                  etkisi vardır hem de toplumsal değerlerin. Toplumsal değerlerin sanatın şekillenmesin-
                  de olduğu gibi izleyici üzerinde de büyük etkisi vardır. Kişiliğimiz büyük ölçüde içinde
                  yaşadığımız kültürel değerlerce şekillenirken beğenilerimiz ve zevk anlayışımız da bu
                  çerçevede gelişir. Bu nedenle nasıl ki sanatçı ve eseri toplumsal değerlerin etkisini
                  üzerinde taşıyorsa izleyici de aynı etkiyi üzerinde taşır. Duyup dinlemeye alıştığımız
                  müzikler, bizim zevkimizi büyük ölçüde belirler. Yaşadığımız bölgeye ait yöresel tür-
                  küler bizde oluşmuş duyguların ve kimi değerlerin ifadesi olarak vazgeçilmezdir. Yine
                  yaşadığımız bölgeye özgü olan halk oyunları ve yaygın olarak kullanılan enstrümanın
                  sesi diğerlerine göre bize daha hoş gelir.  Örneğin bir Karadenizli için kemençe eşliğin-
                  de oynanan horon, Ege Bölgesi insanı için de davul zurna eşliğinde oynanan zeybek,
                  genellikle diğer halk oyunlarından daha etkileyicidir. Benzer biçimde, bir İtalyan için
                  16. yüzyılda Roma’da kilise müziği olarak doğup gelişen oratoryonun Amerika’da ya-
                  şayan Afrika kökenli insanlar arasında doğup yayılan cazdan daha etkileyici olduğunu
                  söyleyebiliriz.



                                                                                                   43
   40   41   42   43   44   45   46   47   48   49   50