Page 47 - ESTETİK 11
P. 47
DERS DIŞI ETKİNLİK
1. Gerçekçi ve soyut nitelikte yapılmış, yerli ve Batılı ressamlara ait onar adet resim
seçiniz (5’i yerli 5’i Batılı ressamlara ait toplam 10 adet gerçekçi resim ile 5’i yerli
5’i Batılı ressamlara ait toplam 10 adet soyut resim.).
2. Seçtiğiniz resimleri aile, mahalle gibi yakın çevrenize gösterip aşağıdaki soruları
sorarak aldığınız cevapları not ediniz.
a) En çok beğendiğiniz ilk üç resmi sıralayınız.
b) Bu resimleri neden beğendiğinizi söyleyiniz.
c) En az beğendiğiniz ya da hiç beğenmediğiniz resimlerin üçünü sırayla söyleyiniz.
ç) Bu resimleri neden beğenmediğinizi söyleyiniz.
3. Aldığınız ve not ettiğiniz cevaplardan hareketle ne tür resimlerin (gerçekçi-soyut) ve
daha çok hangi ressamlara ait (yerli-Batılı) resimlerin tercih edildiğini sebepleriyle
değerlendirip yorumlayınız.
4. Elde ettiğiniz sonuçları ve yaptığınız değerlendirmeleri sınıfınızda paylaşınız.
OKUMA PARÇASI
ÖZDEŞLEYİM
Gündelik yaşam içinde biz, bizi çevreleyen nesnelerle ilgi içine gireriz. Bu ilgi kimi
zaman özel türden bir duygu ilgisi niteliği elde eder. Böyle bir duygu ilgisi içinde nes-
neler ile aramızda duygusallığa dayalı, nesnelerle bir özdeş olma süreci doğar. Bu sü-
reç, nesnelerle aramızda bir duygu birliğini, daha doğrusu bizim nesnelere duygusallık
yüklememizle oluşur. Bunun sonunda, nesneler tıpkı bizim gibi duygusal bir canlılık
kazanırlar. Sözgelişi, dalgalı bir denize bakıp “azgın, coşkun deniz”; yalçın kayalı dağ
doruklarına bakıp “mağrur dağ başları” deriz, yine bu ilgi içinde, “şirin bir evden”,
“albenisi olan” bir arabadan söz açarız. Nesnelere yüklemiş olduğumuz bu nitelikler;
azgınlık, coşkunluk, şirinlik, albenisi olmak, vb. bütün bunlar bize ait, bizim ruhsal
yaşamımıza ait niteliklerdir. Deniz ne azgındır, ne coşkundur. Azgınlık ve coşkunluk,
bizim ruhsal yaşamımıza aittir. Ama biz kendi ruhsal yaşamımızda, kendi duyguları-
mızda bulduğumuz bu niteliği dalgalı bir denize yükleriz.
Dağ başları elbette mağrur değildir ama biz kendi duygularımızda bulduğumuz bu nite-
liği yüksek dağlara da yükleriz. Bütün bu örneklere bakılırsa biz kendi ruhsal-duygusal
yaşamımızla bizim dışımızda bulunan bu nesneler arasında içten bir ilgi kuruyor ve
kendi duygularımızda bulduğumuz coşkunluk, şirinlik, mağrurluk gibi nitelikleri nes-
nelere aktarıyor ve sonra sanki bu nesneler bu niteliklere sahip imişler gibi onları bize
ait bu nitelikler içinde kavrıyoruz, onları bize ait bu nitelikleriyle yaşıyoruz. Böyle bir
yaşama, nesneleri duygusallık içinde kavrama, nesneleri duygusallık içinde içinden
yaşama özdeşleyim olayını dile getirir.
Gerçekten de özdeşleyim olayında biz, nesneleri içinden kavrar ve yaşarız. Ama nesne-
lerde kavradığımız ve yaşadığımız şey, nesnenin kendisi değil, nesneye yüklediğimiz
kendi duygularımızdır. Bu, şunu gösteriyor ki biz nesnelerle aramızda bir özdeşlik il-
gisi kuruyor, kendimize ait duyguları nesnelere yükleyerek sanki onlarla özdeşleşiyo-
ruz. İşte, nesnelerle böyle duygusal bir özdeşlik ilgisi kurmaya özdeşleyim olayı denir.
(İsmail Tunalı, Estetik, s.40-41)
45