Page 96 - ESTETİK 11
P. 96
ETKİNLİK
Metni okuduktan sonra aşağıdaki soruları cevaplayınız.
SANAT VE DİN
Din ve sanatın esaslarında aslen birlik vardır. Dram, konu ve tarih bakımından dinî
menşelidir; tapınaklar ise oyuncular, kıyafetler ve seyircilerle beraber ilk tiyatrolardı.
İlk dramlar milattan evvel 3000 ila 2000 yılları arasında Mısır’da ritüel oyunlar olarak
ortaya çıkmıştı.
Kızılderililer, dinî törenler sırasında kum üzerinde ve törenin bir parçası olarak renk-
li resimler çizerler. Meşhur Japon “Gigaku Balesi”nin kökleri uzak maziye, Japon-
ların inancına göre dünyanın yaratılışı zamanına kadar gider. Bu çok eski oyunlar
aslen şarkı, dans ve mimiğin bir karışımı idi ve ölülerin ruhlarının geçtiği metafizik
hadiseleri sembolik bir tarzda temsil ediyordu. Tarih ve konu bakımından bu oyunların
dinle müşterek bir tarafı vardır.
İlim, astronominin çocuğu olduğu gibi sanat da dinin çocuğudur. Eğer yaşamak isti-
yorsa sanat, tekrar tekrar bu kaynağına dönmeye mecburdur ve gördüğümüz gibi bunu
yapıyor da.
Mimari, istisnasız her kültürde en yüksek dereceye mabetlerde ulaşmıştır. Bu, Hin-
distan ve Kamboçya’daki iki bin senelik tapınaklar, İslam dünyası camileri, Kolomb
öncesi Amerika’nın mabetleri için olduğu kadar 20. asırda Avrupa ve Amerika’da inşa
edilen kiliseler için de caridir (yürürlüktedir).
Dine olan borcunu sanat daha açık bir tarzda resim, plastik eserler ve müzik saye-
sinde ödüyordu. Rönesans’ın en büyük sanat eserlerinde hemen hemen istisnasız dinî
konular işlenmiştir. Dolayısıyla bu eserler Avrupa çapında bütün kiliselerde ana-ba-
ba evinde gibi hüsnükabul görmüşlerdir. İtalya veya Hollanda’da herhangi bir kilise
var mı ki aynı zamanda sanat galerisi olmasın? Michelangelo’nun resim ve heykelleri
nevine münhasır bir şekilde Hristiyanlığın devamını teşkil etmektedirler. Handel’in
oratoryumları -bir nevi manevi operalar- gerçekten büyük bir dinî müziktir. 20. asrın
en büyük iki müzisyeni olan Debussy (Döbüsi) ve Strawinski (Stravinski) doğrudan
doğruya dinî muhtevalı eserler meydana getirdiler.
Bize anlattığı şeylerle ve anlatım tarzıyla sanat, dinin insanlara mesajı gibi aklen ina-
nılmazdır. Eski bir Japon freski, El Hamra’da aslanlı avlunun kapısındaki arabesk, Me-
lanezya adalarından bir mask, Uganda’dan bir kabilenin dinî dansı, Michelangelo’nun
“Korkunç Mahkeme”si, Picasso’nun “Guernica”sı...
Böylece siz, ibadette olduğu gibi ulaşılamaz, mantık ve duyular üstü olan bir şey tecrü-
be etmiş olursunuz. Soyut sanatın herhangi bir eseri, dinî bir ayin gibi akıl dışı ve ilme
aykırı bir tarzda tesir etmez mi?
[Aliya İzzetbegoviç, Doğu Batı Arasında İslam, s. 131-135 (Kısaltılmıştır.)]
1. Metinden hareketle sanatın tarih boyunca dine bağlı olarak gelişim gösterdiği
söylenebilir mi? Düşüncelerinizi paylaşınız.
2. Dinlerin sanattan, sanatın etkisinden yararlanmasının bir zorunluluk olduğunu
düşünüyor musunuz? Sebebiyle birlikte açıklayınız.
3. Tarih boyunca sanat ile din arasında hiçbir ilişki olmasaydı bunun sanatın gelişi-
mine nasıl bir etkisi olurdu? Bu konudaki düşüncelerinizi söyleyiniz.
94