Page 311 - GRAFİK TASARIM 11
P. 311
olarak Türkçeleştirilmiştir. Gravür ise “kazılmış, kazılı, mâhkuk” olan demektir. Okulun kuruluş
aşamasını Mustafa Cezar’ın “Sanatta Batı’ya Açılış ve Osman Hamdi” adlı kitabından ayrıntılı
olarak öğreniyoruz.Mektep kurulduğunda resim bölümü 5 yıllık, heykel ve mimarlık bölümleri ise
4 yıllık eğitim süresine sahipti, hakk atölyesi için 3 yıllık bir eğitim süresi belirlenmişti. Okulun
açıldığı yıl “yeterli ve uygun bir hoca bulunamamasından” ötürü hemen eğitime geçemeyen
bölümde, Fransa’dan “Napier” adlı ustanın getirilmesiyle 1893 yılında eğitime başlanabilmiştir
(Aslıer). Napier, okulda hocalık yapması ve Servet-i Fünun dergisi için davet edilmişti. “Servet-i
Fünun Dergisi’nin çeşitli sayılarında Rumi 1308-1309 (Miladi 1892-1893) yılları arasında toplam
34 gravürü yayınlanmıştır. Bu gravürlerin büyük bir kısmı kendisinin Paris’ten “Sanayi-i Nefîse”den
(L’Ecole des Beaux-Arts) getirdiği kalıpların baskısıdır.” Bu dönemlerde “şimşir kalıpla ahşap
gravür ve metal kazı gravürü ile resim, kitap, süsleme ağırlıklı olan ve sanatsal amaçlara yönelik,
batı normlarında eğitim verilmiştir.” Bu yıllarda basımevleri için resim klişeleri oyan ustaların
yetiştirildiği kabul edilmektedir. Basımcılık alanında, metinlerin resimlendirilmesi amacıyla yapılan
gravürlerin yanı sıra; belge, değerli kâğıt ve banknot yapımı için kullanılan ve lüks kitaplar içinde
özel olarak yer alan gravürler yapılmıştır. Bu yılların en yakın tanıklarından biri, önce bölümün
öğrencisi olan sonrasında da bölümde öğretim üyeliği yapmış Seyit Mehmet Bakî’dir. Bahriyeden
“deniz subayı” olarak mezun olan Bakî (1883-1962), resim derslerindeki başarısından dolayı
Sanayi-i Nefîse’ye girmiştir. 1912’de hakk ve resim bölümlerini birincilikle bitirmiş, 1913 yılında
sınavı kazanarak bölümün “ilk Türk gravür hocası” olarak atanmıştır. 1921 yılında bölüm kapatılınca
okuldan ayrılmıştır.
Seyit Mehmet Efendi, akademi yılları ve resim öğretmenliği döneminden sonra matbaalar için
“çinko üzerine resim yaparak” yaşamını sürdürmüş ve Türkiye’de erken dönem matbaacılığına
büyük katkılarda bulunmuştur. Seyit Mehmet Efendi’nin ikinci evliliğinden olan iki oğlundan
Cemal Bakî, ressam; Kemal Bakî ise akademili grafik tasarımcısıdır. Seyit Mehmet Bakî’nin Beşiktaş
Tuzbaba’da bulunan köşkü 1937’de yanınca resimleri ve gravürleri de yanmıştır.
İkinci Dönem: 1937
Akademinin yeniden yapılandırılması sürecinde Türkiye’ye davet edilen “Lêopold Lêvy (1882-1966)”
resim hocalığının yanı sıra gravüre de tutkuyla bağlıydı. Öğrencisi ve yakın dostu Tiraje Dikmen’in
yazdığına göre, 1909 yılında ünlü ressam Millet’in torunu Heyman’dan gravür öğrenmişti ve hayatı
boyunca gravüre olan büyük tutkusunu kaybetmemişti. “1934’te Lucretius’un, De Rerum Natura
(Doğa Üstüne) kitabının beşincisinin Fransızca çevirisini 41
gravür ile resimlemişti.”
Lêvy, 1937 yılında “resim bölümü ve litografi atölyesi şefi”
olarak göreve başlamıştır. Prof. Dr. Asım İşler’in belirttiği
gibi, “Akademide Lêopold Lêvy ile başlayan yenilenme
ve gelişim, önemli bir dönüm noktası olarak alınabilir. Bu
çabalar, gravürün resim sanatı içinde farklı bir anlatım
biçimi ile kendine özgü resimsel bir dil ve teknikler bütünü
olarak görülmesine yönelik bir dönemi ve anlayışı belgeler.
(…) 1930’lu yılların getirdiği bu ilgi, çizgisel anlatımın ve
bunun gerektirdiği teknik olan eau forte (asitle kazı C.A.)
geleneğinin de yerleşmesine yol açar. Aynı dönemde burin,
kuru uç ve litografi çalışmaları da yapılmıştır.”
Sabri Berkel, Lêvy’nin önerisiyle 1939 yılında gravür
atölyesinde asistanlığa atandı (Görsel 5.13). Berkel, sanat
eğitimini aldığı Floransa Güzel Sanatlar Akademisi’nde
Görsel 5.13. Soyut, linol baskı, gravür eğitimi de almıştı (1929-1935). 1939-1940 yılları
Sabri Berkel, 45x33cm, 1965
309

