Page 23 - İKİ BOYUTLU SANAT ATÖLYE 12
P. 23
İzlenimcilik sonrası ressamlarından Van Gogh
(Van Goh) çalışmalarında doğrudan doğadan esin-
lenen izlenimcilerden ayrılmaktadır. Kalın, şiddetli
fırça darbeleri ve yoğun enerjisiyle görünen dün-
yanın izlenimlerini değil, yaşamın kendisinde uyan-
dırdığı yoğun duyguyu resmetmiştir (Görsel 1.21).
Dışavurumculuğa açılan kapının başlıca figürlerin-
den biri olmuştur. O; iç gerçekliklerini, duygularını,
anlayışlarını, ıstıraplarını kuvvetli bir şekilde ifade
etmek için de resimlerinde deformasyonu kullan-
mıştır.
ğ) Ekspresyonizm (Dışavurumculuk)
Geçmişten günümüze sanat tarihine baktığı-
mızda, genel olarak sanatçıların biçimleme üzerine
çalıştıklarını ve bunu geliştirme çabası içinde olduk-
ları söyleyebiliriz. Birçok sanatçı, bireysel üslubunu
yaratmak amacıyla değişik yollar denemiş, biçimi
deforme etme yollarına başvurmuştur. Özellikle 20. Görsel 1.21: Madam Joseph, 1888-1889, Vincent van
yüzyılın psikolojik ortamı nedeniyle, sanatçılar yeni Gogh, Metropolitan Müzesi, New York
biçimlendirmelere yönelmişlerdir. 20. yüzyıl siyasal
gelişmeleri de beraberinde getirmiştir. Bu dönem sanatının ifadeci olmasının altında o dönemin
toplumsal, siyasal sorunlarının içinde boğulan sanatçıların kendilerini çığlık atarcasına ifade et-
mek istemesi yatmaktadır. Natüralizme ve burjuva sanatına karşı bir başkaldırı, aynı zamanda
tüm geçmişin sanatına karşı yeni bir oluşumdur.
Ekspresyonizm, izlenimcilik ve sonrasındaki akımlar, hızla natüralist anlatım tarzından ve sı-
radanlıktan uzaklaşabilmek için, biçim dili olarak so-
yutlama, stilizasyon ve deformasyon ağırlıklı anlatım
biçimlerine yönelmişlerdir. Sanat, nesneler dünyasın-
dan uzaklaşarak sanatçının iç dünyasına yönelmiştir.
Nesnelerin nasıl göründüğü değil, artık sanatçının iç
dünyası ve ifade biçimi önemlidir. Sanatçı, öznel ka-
rakterini ön plana çıkarır. Bu, özne-nesne ilişkisinde de
önemli bir etkendir. Öznenin nesneyle olan bu ilişkisi,
onun soyutlama ve biçim bozma isteğini artırmıştır.
Geleneğe bir başkaldırı, düzene bireysel karşı çıkışın
ifadesi olarak deformasyona dair örneklere rastlanır.
Nesnel dünyanın kopya edilmesiyle soyut değerlerin,
duyguların ifadesi mümkün değildir. Bu yüzden tek an-
lamlılıktan çıkmak ve anlamın genişlemesini sağlamak
için biçimin bozulması gerekmektedir. Deformasyon
ve soyutlama içeren sanat akımları, çok anlamlılığa
yönelme eğilimindedir. Çıkış noktası doğadır ama so-
nuç artık doğanın birebir tasviri olmaktan çok uzaktır.
Resimlerde artık dış dünyanın gerçekleri, görünümleri
Görsel 1.22: Otoportre, 1913, Oskar Kokosca, konu edilmeyip sanatçının kendi iç gerçeği daha önem
Modern Sanatlar Müzesi, New York
kazanmaktadır (Görsel 1.22).
21