Page 43 - İKİ BOYUTLU SANAT ATÖLYE 12
P. 43
Stilizasyon ve Üslup
TDK sözlüğünün “biçemleme” olarak aldığı “stilizasyon”u Sadettin Çağlarca; “Kendine özgü
sadeleştirme, üsluplaştırma işlevidir.” diye tanımlıyor. “Sanatçı dilerse diğer bir sanatçının ko-
nusunu kendi yorumuna ve stiline bağlı kalarak düşünce ve zevkine göre başka bir düzenleme,
biçimleme, yalınlaştırma yapar. Üslup armonisi, sanatçının kendine özgü stil orjinalitesidir.” (S.
Çağlarca, 1999)
Eczacıbaşı sözlüğü; “Bir dönemi ya da olayı stilize etmek, tüm anlatım araçlarıyla bu dönemi
ya da olayın iç sentezini aktarmak, bir sanat yapıtının özgün çizgilerini yeniden üretmek anlamına
gelmektedir. Herhangi bir sanat dalında cisimlerin bazı niteliklerini öne çıkarmak amacıyla vurgu-
lamak, yalınlaştırmak ve yinelemekten doğan çok belirgin bir abartma olarak tanımlanmaktadır.”
(Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, 1997, s. 1699).
Kısaca; objelerin doğadaki biçimlerinin şematikleştirilip yalınlaştırılarak betimlenmesidir. Ay-
rıca deformasyonu da içerir. Genellikle geometrik yaklaşımlarla ritmik kurgular oluşturmak da
denilebilir. Nesnenin karakterini bozmadan detaydan arındırıp sadeleştirmektir.
Tarih boyunca; farklı bölgelerde yaşamış, farklı kültürler günümüz dünyasının birikimidir. Çağ-
daş estetik yaklaşımı, uygarlık tarihinin ortak değer birikimine dayalıdır. Dolayısı ile semboller;
günümüzde kullanılan birçok stilizasyon çalışmasının kaynağıdır. Kültürümüzün önemli parçala-
rından olan bu semboller, hâlen günlük hayatımıza çeşitli yollardan girmekte ve varlıklarını devam
ettirmektedir. Bu durum, sadece stilizasyonun güçlü anlatımıyla açıklanabilir.
Gördüğünü olduğu gibi tanımlamaya çalışan insanın yorum gücüne ihtiyaç duyması gereksiz-
dir. Duygu ve düşüncesini kullanarak anlatım ihtiyacı duyarsa yorum gücünün şekillendirdiği farklı
sonuçlar ortaya çıkar. Ortaya çıkan bu sonucu üslup ya da stil şeklinde adlandırmak mümkündür.
“Stil, teknikte belirli zamanlar veya devrelere yönelik, özel artistik karakterlerdir. Karakteri olarak
da tanımlayabileceğimiz stil; sanatçının gerçeğe kattığı orjinal görüş tarzıdır.
Stilize; bir şekle, dekoratif bir görünüm kazandırmak, o şeklin üzerine tatbik edilen sadeleş-
tirme mevzuatı, tarzlandırmak, çığırlandırmak, usluplandırmaktır.” (Ş.Bigalı, Resim Sanatı, 1999,
s.540)
“Stilin, çalışa çalışa gelişeceğini biliyoruz. Sanatçılık formasyonuna giren her sanatçının ve
eserinin, kendi yolunda güzel olacağı açıktır. Her mizacın yapmak istediğini araması, kişinin stilini
sezdirir. Sanatçı stili ile varlığı, bir tür görüşe tabi kılmıştır. O, tabiat karşısında kendisinin etüdünü
yapmaktadır. Tabiatı imkan, tecrübe ve anlayışı nispetinde sadeleştirmekte, duygularının icabını
düşünmektedir.” (Ş.Bigalı, Resim Sanatı, 1999, s.50)
“Herkesin; kendi hayat tarzına, kültürüne ve zevklerine uyan, şahsi bir stili vardır.
Stil, fizyolojik ve psikolojik hâllerle alakalıdır. Hâlbuki maddenin egemen olduğu devirlerde
fizyolojik sebeplere çok önem verildi; bütün psişik tesirler atıldı.”
...Bir devre, bir ırka veya sanata esas olan stil dışında daha üstün kaliteli, bütün insanlığa ve
onun zekasına seslenen, ortak bir lisan daha vardır ki; bu da evrensel stildir.” (Ş.Bigalı, Resim
Sanatı, 1999, s.55)
Görme ve algı kişiden kişiye değişir, dolayısı ile de her sanatçı kendi algısı yönünde becerisini
şekillendirir. Bu da sanatçının bireysel stilini (üslubunu) ortaya çıkarır.
41