Page 146 - GENEL SANAT TARİHİ 10
P. 146
GENEL SANAT TARİHİ
Joseph Beuys (1921-1986) eserlerini farklı yaklaşım biçimleriyle doğadan elde edilen malzemelerle
birlikte kurguladığı mekânlar içerisinde oluşturmaktadır. Sanatçının yapıtlarında malzemeler oldukça
önem taşımış, malzemeleri sembol olarak kullanmış, bunlar aracılığıyla çeşitli mesajlar vermeyi
amaçlamıştır. Bu malzemelerden en temel olanları yağ, keçe ve bakırdır. Yağın ısı etkisiyle biçiminin
değişmesi, keçenin hayvan kılını sıkıştırma yoluyla oluşması gibi ısı ya da başka bir etkenle bu belirsiz
durumların biçimli, billursu bir duruma taşınabilmesi sanatçının bu malzemeleri kullanmasında
etkili olmuştur. Sanatçı ayrıca ısı veya enerjinin sembolü olarak balı, düşünce paylaşma aracı olarak
kara tahtayı, odaklanma ve yön bulma sembolü olarak el feneri ve kanı, bitki öz suyu, bitki, kemik,
canlı cansız hayvanlar, toprak ve kaya parçaları gibi birçok farklı organik ve inorganik malzemeyi
kullanmıştır. Yapıtlarını kullandığı malzemelerle galeri ya da gerçek mekânlar içinde oluşturmuş,
mekâna uygun şekilde mekânla birlikte kurgulamıştır. Bazı yapıtlarında mekânın tamamını kurgulamış
ve mekânı bağlamından uzaklaştırarak yapıtıyla birlikte oluşturmuştur. Sanatçının sanata yeni bir
açılım getirmeyi amaçlayan yaklaşımı, bütünlüğü ve tutarlılığı olan arayışlardan biridir.
“Erdtelephon” (toprak telefon) isimli eserinde kil
ve samandan yapmış olduğu yumru şeklindeki
objeyi kablolarla telefona bağlamıştır. Beuys,
“Erdtelephon” ile maddenin nasıl kullanılabileceği
ve zihinsel süreçleri başlatabileceğini göstermek
istemiştir. Bir telefon sadece elektro akustik
sinyalleri dönüştürmekle kalmaz aynı zamanda
iki canlı varlık arasında bilgi alışverişini de sağlar.
Beuys, telefonu bir toprak parçasına bağlayarak
doğa ve teknoloji arasındaki etkileşimin
yaratıcı düşünmeye yardımcı olabileceğini öne
sürmüştür. Günümüz insanlarının dünya ve Görsel 5.24: Erdtelephon, Joseph Beuys,1968, Glenstone Müzesi, ABD
hayat ile bağlarının koptuğunu düşünen Beuys,
bu çalışmasında bu bağların tekrar güçlenmesi
görüşünü aktarmıştır (Görsel 5.24).
Kavramsal sanatın kurucu ve öncülerinden Joseph Kosuth (1945-….) dil temelinde yapıtlar üretmiş
ve uygulamalar yapmıştır. Yapıtlarıyla sanatta anlamın işlevi ve üretimini sorgulamıştır. Sanat ve
dil arasındaki ilişkileri irdeleyen yapıtlarını çok sayıda müzede halka açık alanlarda enstalasyonlar
olarak gerçekleştirmiştir. Eserlerinde düşüncenin önemli olduğunu iddia etmiş, görünenin birer araç
olduğunu söylemiştir.
Kavramsal sanat akımının gelişmesinde önemli etkileri bulunan sanatçının 1965’te “Üç Tabure” adlı
yapıtında gerçek bir tabure, taburenin fotoğrafı ve tabure sözcüğünün sözlükten alınmış tanımı
bulunmaktadır. Sanatçı bu
çalışmasında kavramsal sanatta
geleneksel olmayan gereçlerin
kullanıldığı bir örnek sergilemiş,
nesneden çok kavramı ön olana
çıkarmış ve seyirciyi bu kavramı
anlamaya, çözmeye yöneltmiştir
(Görsel 5.25).
Görsel 5.25: Bir ve Üç Sandalye, Joseph Kosuth, 1965, Modern Sanatlar Müzesi, New York
144