Page 102 - Konu Özetleri AYT Türk Dili ve Edebiyatı
P. 102

HİKÂYE TÜRLERİ VE HİKÂYENİN YAPI UNSURLARI


                                               HİKÂYE ÇEŞİTLERİ


        Olay Hikâyesi: Bir olayı serim, düğüm ve çözüm bölümlerine uygun olarak anlatıp bir sonuca bağlayan hikâye türüdür.
        Olay hikâyesinde kahramanların ve çevrenin tasvirine yer verilerek okuyucuda merak ve heyecan uyandırmak amaçla-
        nır. Fransız yazar Guy de Maupassant tarafından geliştirilen bu tarz, Maupassant tarzı hikâye olarak bilinir. Türk edebi-
        yatındaki başlıca temsilcileri ise Ömer Seyfettin, Refik Halit Karay ve Reşat Nuri Güntekin’dir.
        Durum Hikâyesi: Merak ve heyecandan çok duygu, düşünce ve hayallere odaklanan; olaylar yerine günlük yaşamın
        bir kesitini ele alan hikâye türüdür. Ruhsal çözümlemelere ağırlık verilir, olay ikinci planda kalır ve serim, düğüm, çözüm
        bölümleri bulunmaz. Durum hikâyesinin öncüsü Rus yazar Anton Çehov’dur ve bu tür, Çehov tarzı hikâye olarak bilinir.
        Türk edebiyatında bu türün önemli temsilcileri Sait Faik Abasıyanık ve Memduh Şevket Esendal’dır.



               ÖRNEK                                                 ÖRNEK
                    Olay Hikâyesi Örneği                                 Durum Hikâyesi Örneği
         At,  ahır  işlerinde  sadece  tımarı  beceremiyordum.    Seneler var ki kuşlar gelmiyor. Daha doğrusu ben
         Boyum karnıma bile varmıyordu. Ama en keyifli, en     göremiyorum. Güzün o güzel günlerini pencereden
         eğlenceli şey buydu. Sanki kaşağının muntazam tı-     görür  görmez,  Kostantin  Efendi'nin  bulunabilece-
         kırtısı Tosun'un hoşuna gidiyor, kulaklarını kısıyor,   ği sırtları hesaplayarak yollara çıkıyorum. Bir kuş
         kuyruğunu kocaman bir püskül gibi sallıyordu. Tam     cıvıltısı duysam kanım donuyor, yüreğim atmıyor.
         tımar biteceğine yakın huysuzlanır, o zaman Dada-     Halbuki sonbalar kocayemişleri, beyaz esmer bu-
         ruh; "Höyt..." diye sağrısına bir tokat indirir; sonra   lutları, yakmayan güneşi, durgun maviliği, bol yeşili
         öteki atları tımara başlardı. Ben bir gün tek başıma   ile kuşlarla beraber olunca, insana sulh, şiir, şair,
         kaldım.  Hasan'la  Dadaruh  dere  kenarına  inmiş-    edebiyat, resim, musiki, mesut insanlarla dolu an-
         lerdi. İçimde bir tımar etme hırsı uyandı. Kaşağıyı   laşmış,  sevişmiş,  açsız,  hırssız  bir  dünya  düşün-
         aradım, bulamadım. Ahırın köşesinde Dadaruh'un        dürüyor. Her memlekette kıra çıkan her insan, kuş
         penceresiz  küçük  bir  odası  vardı.  Buraya  girdim.   sesleriyle böyle düşünecektir.
         Rafları aradım.
                               Ömer Seyfettin, Kaşağı                        Sait Faik Abasıyanık, Son Kuşlar




                                         HİKÂYEDE ANLATIM BİÇİMLERİ

        Öyküleyici  Anlatım  (Öyküleme):  Olay  anlatımına  dayanan  bu  anlatım  biçiminde,  okuyucuyu  olayın  içinde  yaşatmak
        amaçlanır. Kişiler, olay örgüsü, mekân ve zaman ögeleri bulunur; fiil ve fiilimsilere çokça yer verilir. Bu şekilde kişiler
        hareket hâlinde yansıtılır.


               ÖRNEK
         Refik Halit Karay, Eskici hikâyesinde: "Ayakkabıcı, iskemlesine oturdu. Hasan da merakla karşısına geçti. Şaşarak
         eğlenerek seyrediyordu. Tamirci, kartona benzeyen kalın deriyi iki tarafı keskin incecik sapsız bıçağıyla kesti. Ağzına
         bir avuç çivi doldurdu. Sonra bunları ağzından çıkarıp ayakkabıların altına çabuk mıhladı."



        Betimleyici Anlatım (Betimleme): Varlıkları ve durumları zihinde canlandırmayı amaçlayan anlatım biçimidir. Öznel be-
        timlemelere izlenimsel, nesnel olanlara ise açıklayıcı betimleme denir. Öznel betimlemelerde okuyucuya izlenim kazan-
        dırmak, nesnel betimlemelerde ise bilgi vermek amaçlanır. Betimleyici anlatımda, sıfatlar kullanılarak varlık ve durumlar
        ayırt edici özellikleriyle tanımlanır.


               ÖRNEK

         Halide Edip Adıvar, Himmet Çocuk hikâyesinde: "Biraz sonra sağda, bir kaya kovuğunda kızıl bir alevin önünde
         ısınan iki hâkî gölgenin kımıldandığını gördüm. Karanlık dereye, kurşuni yangın harabesi önce yamaca vuran biricik
         ışık, bu ateşin ve kamyonun yürüyen iki göze benzeyen fenerleriydi."

  102     MEBİ KONU ÖZETLERİ                                                 TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI - AYT
   97   98   99   100   101   102   103   104   105   106   107