Page 134 - Öğretim Programı Okuryazarlığı Öğretmen Rehber Kitabı
P. 134
Öğretim Programı Okuryazarlığı EK 2: Türk Dili ve Edebiyatı 10 (İlahi) Ders Planı Örneği
Öğrenciler, kavram haritasında ilahi türüne ait özellikleri belirledikten sonra Türk Dili ve Edebiyatı 10 Ders Ki-
tabı’nın 95. sayfasında bulunan “Metin ve Türle İlgili Çalışmalar” bölümündeki açıklamaları okuyarak bilgilerin
doğruluğunu kontrol eder. Metin okunduktan sonra türe ait diğer özellikler öğretmenin kılavuz sorularıyla öğ-
rencilere buldurulur.
Türk Dili ve Edebiyatı 10 Ders Kitabı’nın 96. sayfasındaki “Metin ve Türle İlgili Açıklamalar” bölümü okutulur.
“Okuduğunuz metin, dinî-tasavvufi şiir türlerinden biri olan ilahidir. İlahide Allah’a duyulan aşk konu edilmiştir.
Her dörtlüğün sonunda 'Bana seni gerek seni' denilerek Allah’tan başka hiçbir şeye gerek duyulmadığı vurgu-
lanmıştır.
İlahiler; mutasavvıf şairler tarafından dinî konularda, Allah’ı övmek ve Allah’a yalvarmak amacıyla oluşturulan,
kendine özgü bir ezgiyle söylenen şiirlerdir. Bu yönüyle divan edebiyatındaki tevhit ve münacatlara benzer.
İlahiler, hem hece ölçüsüyle hem de aruz ölçüsüyle oluşturulur. Aruzla yazılanlar gazel şeklinde karşımıza
çıkmaktadır. Heceyle yazılanlar ise dörtlükler hâlinde kurulmuş ve koşma gibi kafiyelenmiştir. Okuduğunuz
metin, 8’li hece ölçüsüyle, 7 dörtlükten oluşmuştur. İlahiler farklı tarikatlarda farklı isimlerle anılmıştır: İlahi
yerine Mevlevîler âyin, Bektaşiler nefes, Yesevîler hikmet adlarını kullanmışlardır. Farklı sanatçılar tarafından
ilahiler yazılmış olsa da ilahi denilince akla ilk gelen isim Yunus Emre’dir. Bugün bile pek çok ilahisi dinî tören-
lerde ezgili söylenmektedir.
3-AÇIKLAMA Tasavvuf, hem halk edebiyatında hem de divan edebiyatında geniş bir konu olarak işlenmiştir. İslamiyet’in
kabulünden kısa bir süre sonra ortaya çıkan tasavvuf, özellikle tarikatlar ve tekkeler aracılığıyla İslam dünya-
sındaki etkisini uzun süre devam ettirmiştir. Tasavvufla uğraşan, tasavvuf ehli kişiler için mutasavvıf ve sufi
kelimeleri kullanılmaktadır.
Edebiyatta geniş bir kullanım alanına sahip olan tasavvuf, eserlerin hem içeriğinde (özellikle Sebk-i Hindî akı-
mı doğrultusunda verilen eserlerde) hem de dil özelliklerinde görülmektedir. Hoca Ahmed Yesevî ile başlayan
tasavvuf hareketi, yüzyıllar içerisinde yayılarak devam etmiştir. Yesevî’den sonra Hacı Bektaş Veli, Mevlânâ,
Ahmed Fakih, Yunus Emre, Nâilî, Şeyh Gâlip gibi pek çok isim tasavvuf içerikli eserler vermişlerdir.
Dinî-tasavvufi halk edebiyatı tekkeler çevresinde gelişmiş olup bu anlayışla verilen eserlerde öğreticilik esas-
tır. Bu nedenle verilen ürünlerde estetik zevk arka planda kalmış, öğreticilik ön plana çıkmıştır. Şairler genel-
likle bir tarikat mensubu oldukları için eserlerinde bağlı bulundukları tarikatın görüşlerini dile getirmişlerdir.
Öğretmek amacıyla yazdıkları bu eserlerde sade, halkın anlayacağı bir dil kullanmışlardır. Bazı mutasavvıf şa-
irler şiirlerinde mecazlı, sembolik söyleyişlere de yer vermişlerdir. Eskiden beri şiirlerde bahsedilen sevgili
ve sevgiliye ait güzellik unsurları, şarap, meyhane gibi kavramlar tasavvufta özel bir anlam kazanarak ifade
edilmiştir.”
Öğrencinin okuduklarından hareketle bilgi okuryazarlığı becerisini geliştirmesi amaçlanır. Öğrenciden konuyla ilgili
eriştiği bilgileri eleştirel bir şekilde değerlendirip anlamlandırması, bilgileri doğru ve etik anlayışa uygun olarak kullan-
ması beklenmektedir.
Bu bölümde soru cevap tekniğiyle öğrencinin doğru bilgiye ulaşması sağlanır. Sınıfta verilen bireysel cevaplardan hare-
ketle öğrenci kendi cevabını kontrol ederek grupla doğru öğrenmeler gerçekleştirir.
132
132