Page 91 - Sosyal Bilimler Liseleri Oku-Yorum Yazı-Yorum Projesi Öğrenci Seçkisi
P. 91

AŞK HASTALIĞI


               Yüzyıllardır insanoğlunun uğruna öldüğü, türküler yaktığı, acıdan kıvrandığı hâlde bırakamadığı
        hatta daha da bağlandığı şey nedir? Aşktır elbet. Romeo’nun Juliet için ölmesine sebep olan, Mecnun’a
        dağları deldiren çılgınca bir delilik hâli aşk...  Bu zamana kadar aşkı anlatmak için nice şiirler, şarkılar
        söylenmiş, felsefi düşünceler ortaya atılmıştır. Ve sonunda tek bir ortak kanıya varılmıştır: Aşk kişiye özeldir.


               Herkes aşkı içinde farklı bir biçimde yaşar. Kimine göre gereksizdir, kimine göre paha biçilemez
        bir elmastır. Örneğin Platon “ Aşk ciddi bir akıl hastalığıdır. “ der. Ona göre âşık insan, hissettiği duygu sa-
        yesinde sevdiğinde diğerlerinin göremediği şeyleri gördüğü için bir çeşit delidir. Âşık için sevgilinin kaşı
        gözü bir farklı özeldir. Kahverengi aynı kahverengi olsa da sevgilinin gözünde daha bir farklı durur mese-
        la. Divan edebiyatı şairleri hep aynı gece saçlı, ok kirpikli sevgiliyi anlatsa da hepsinin gördüğü, hissettiği
        farklıdır. Bu yönüyle aşk adeta bir penceredir. Âşık, baktığı anda hayatı bambaşka gösteren bir pencere.
        Âşık deliliğinden memnundur oldukça. Hatta sadece ona özel olsun ister bu durum. Paylaşmak istemez
        aynı hisleri bir başkasıyla. Bununla ilgili Özdemir Asaf “Sende gördüğümü görecekler diye ödüm kopuyor.”
        der. Biz ise sadece kıskançlık deriz. Bunun yanı sıra bir başka yazar da “Aşk, kişinin iradesinden bağımsız
        olarak yükselen ve düşen bir ateş gibidir.” der. Yani aşkın kontrolsüzlüğünden bahseder. Gerçekten âşıkların
        şiirlerinde en çok yakındıkları durumlardan biri de budur. İnsan kime âşık olacağını seçemez. Aşk artık acı
        vermeye başladığında onu içinde bitiremez. Bitiremediği gibi aşk hastalığına yakalanmamak için önlem
        bile alamaz. Bir bakış, bir gülüş yeter aşkın kalplerde yeşermesi için çoğu zaman. Bu durum oldukça gariptir
        aslında. Çünkü kişinin iradesinden bağımsız olarak gerçekleşen bu durum onda müthiş bir yaşama sevinci
        ve güç uyandırır. İmkânsızlıkları imkân dâhiline getirir. Efsanelere konu olacak fedakârlıklar yaptırır. Bu iyi
        bir şey midir değil midir tartışılır tabi. Bunu bir de o fedakârlıkları yapan Kerem gibi âşıklara sormak lazım.
        Âşık olmak yaşattığı bu heyecan sayesinde güzel hissettirebilir fakat bununla beraber gelen aşk acısı da
        aşkın kendisi kadar değerlidir.


               Aşk acısı çekmeyi güzelleyen birçok şair ve yazar vardır. Hatta acısını çekmenin aşka ulaşmaktan
        daha kıymetli olduğu dilden dile anlatılır. Aragon’un ünlü sözü “Mutlu aşk yoktur.”, aşkın mutsuzluğu bera-
        berinde getirdiğini vurgular. Aşk acısıyla güzeldir. Ve âşık bu acıyı çekmekten hiçbir zaman şikâyetçi olmaz.
        Edebiyatımızdaki şairlerin şiirlerinde de hep bu tatlı burukluk gözümüze çarpar. Bu düşünceyi irdelediği-
        mizde ve edebiyatı incelediğimizde şu gerçek ortaya çıkar: Ses getiren aşkların hepsi mutsuz sonludur.
        Mutlu sonla biten aşklar tarihin tozlu sayfalarına karışmışken Yusuf ile Züleyha gibi acı dolu aşklar dilden
        dile dolaşmıştır. Bu, aşk acısına duyulan saygıdan gelmektedir. Bununla ilgili önemli kültür tarihçilerinden
        Rougemont’un “Mutlu aşkın yazılı tarihi yoktur.” cümlesi özet niteliğindedir. Mutlu aşklar sıradandır ama
        her mutsuz aşk kendine özeldir. Acısı kendine özeldir. Özlemi kendine özeldir. Bu sebeple tarihte kendine
        yer edinir. Ve saygı duyulur.


               Leylâ ve Mecnun, Kerem ile Aslı, Tahir ile Zühre, Hüsrev ile Şirin, Yusuf ve Züleyha, Romeo ve Juliet,
        Nazım’ın Piraye’si, Sezai Karakoç’un Muazzez’i tarihte yer edinen aşk hikâyelerinin bazılarıdır. Hepsinin de
        kendine has bir güzelliği vardır. Aşk için şair olmaya da büyük büyük kahramanlıklara da gerek yoktur za-
        ten. Sıradan biri için bile elmas değerindedir. İşin özü bundan ibarettir. Aşk kişiye özeldir. Ve her şeye rağ-
        men acısıyla tatlısıyla kalplerde yer edinir.

                                                     Zeynep İÇEN
                                   Denizli İbrahim Cinkaya Sosyal Bilimler Lisesi




                                                                                                           89
   86   87   88   89   90   91   92   93   94   95   96