Page 41 - Ortaöğretim Veli Rehberlik Kitabı 1
P. 41

Ergenlerin Gelişiminde Okullar




        ağaçların isimlerini bilemeyecek kadar doğaya karşı ilgisiz olabilir. Gençler ilgilerini çeken konuları daha çabuk öğre-
        nirler ve ilgilerini çeken derslerde genellikle daha başarılı olurlar. Örneğin biyolojiye ilgisi yüksek olan ancak matematik
        konuları ilgisini çekmeyen bir gencin biyoloji notları muhtemelen matematik notlarından daha yüksek olacaktır.


              Sizin ergenlik döneminizde en çok ilginizi çeken uğraşlar, dersler ya da konular nelerdi? Bu ilginize çok
              uzun süre zaman ayırdığınız oluyor muydu? İlginizi çeken konuyla uğraşırken duygularınız nasıldı? Bu il-
              giniz şu anki hayatınızın da bir parçası mı? En son ne zaman ilgi duyduğunuz bu konuya zaman ayırdınız?








        Amaçlar, gençleri ders çalışmaya yönlendiren bir diğer önemli kaynaktır. Herhangi bir davranışı devam ettirebilmeniz
        için anlamlı bir amacımızın olması gerekir. Buna karşın anlamlı bir amacı olmayan davranışları sürdürmek oldukça
        zordur. Aynı şey gençler için de geçerlidir. Gençler sıklıkla “Bunu neden öğreniyoruz?, Bu ne işimize yarayacak?” gibi
        sorular sorarlar. Bu sorular, derslerin zaman ve emek harcamaya değip değmeyeceğini anlamak için gençlerin sorduk-
        ları sorulardır.  Bu sorulara tatmin edici bir yanıt alabilen gençler daha iyi öğrenirlerken tatmin edici bir cevap alamayan
        gençler ise ders çalışmaya başlamakta ya da ders çalışmaya devam etmekte zorlanırlar.

        Duygular, gençlerin öğrenme motivasyonlarını etkileyen bir başka önemli etkendir.  Öğrencilerin ders çalışırken, okula ya
        da sınıfa girerken, herhangi bir dersle ilgili bir görevi tamamlarken,  sınavlara hazırlanırken, sınav esnasında ya da sınav
        sonuçları açıklandığında yaşadıkları duygular buna örnek olarak verilebilir. Her ne kadar öğrenme, ağırlıklı olarak bilişsel
        bir uğraş gibi görünse de yaşamın hemen her alanında olduğu gibi eğitimde de duyguların önemli bir rolü vardır. Ders
        çalışırken ya da sınav sonuçları açıklandığında çocukların yaşadıkları duygular,  daha sonra dersleri ne kadar ya da nasıl
        çalışacaklarını etkiler. Başarılı, kendiyle gurur duyan, kendini akıllı, becerikli ya da yetenekli hisseden çocukların motivas-
        yonları artar. Aynı şekilde okula ya da sınıfa keyifle giren, okulundaki bir arkadaşı ile buluşmak için can atan, okulunu ve
        öğretmenlerini seven bir gencin derslere yönelik motivasyonu ile zorbalığa uğrayan, sınavlarda başarısız olmaktan çok
        korkan ya da okulunda yakın arkadaşlar edinememiş bir gencin derslere yönelik motivasyonu birbirinden farklı olacaktır.
        Öte yandan motivasyon da gencin sıkı çalışmasını sağlar, sıkı çalışan genç daha başarılı olur ve olumlu duyguları artar,
        olumlu duygular da gencin motivasyonunu artırır. Özetle motivasyon ve duygular karşılıklı olarak birbirini besler.



              Sizin okul hayatınızla ilgili aklınızda kalan, sizde iz bırakan başarısızlıklarınız oldu mu? Neler hisset-
              miştiniz? Bu duygularla başa çıkabildiniz mi? Bu duygularla başa çıkmanıza yardımcı olanlar oldu mu?
              Onların hangi davranışları bu duyguların üstesinden gelmenizi kolaylaştırdı?







        Akademik öz yeterlik, gençlerin kişisel özelliklerinin derslerde başarılı olmaları için yeterli olup olmadığına ilişkin inanç-
        larıdır. Çocuklar ilkokula başladıkları andan itibaren “Ben neleri başarabiliyorum, neleri başaramıyorum?” sorusuna ya-
        nıt ararlar. Bu soruya verdikleri yanıtlara göre de hangi derste ne kadar başarılı olabileceklerine ilişkin bir algı geliştirirler.
        Bazı çocukların bu algıları daha olumludur. Bu çocuklar “Zekâm, aklım, yeteneklerim ve diğer özelliklerim derslerde
        başarılı olmak için yeterli.” şeklinde olumlu bir inancı içselleştirirler. Bazıları ise “Ne yaparsam yapayım bu konuları öğ-
        renemem.” gibi bir inanca sahip olurlar. Çocuklukta gelişmeye başlayan ve deneyimler sonucunda gittikçe daha kalıcı
        hâle gelen bu yapıya akademik öz yeterlik denir. Akademik öz yeterliği yüksek olan gençler derslerle ilgili daha yüksek
        hedefler belirlerler, bu hedeflere ulaşmak için daha çok çalışırlar ve bir zorlukla karşılaştıklarında vazgeçmek yerine
        karşılaştıkları zorlukların üstesinden gelmek için uğraşırlar. Buna karşı akademik öz yeterliği düşük olan gençlerin bir
        şeyleri başarabileceklerine ilişkin inançları daha zayıftır, bir engelle karşılaştıklarında çabuk vazgeçerler ve derslerle
        ilgili yeni bir görev aldıklarında genellikle strese girip kaygı yaşarlar. Peki, neden bazı gençlerin akademik öz yeterlikleri

                                                           41
                                                           41
   36   37   38   39   40   41   42   43   44   45   46