Page 42 - Ortaöğretim Veli Rehberlik Kitabı 1
P. 42
Ergenlerin Gelişiminde Okullar
daha olumluyken bazılarının daha olumsuzdur? Bu soruyu yanıtlayabilmek için insanlarda öz yeterlik duygusunun nasıl
geliştiğini bilmemiz gerekir. Gençlerin akademik öz yeterlikleri şu kaynaklardan beslenir:
Şimdiki ve geçmişteki başarılar ya da başarısızlıklar: Geçmişteki ve mevcut başarıları daha yüksek olan öğrencilerin
akademik öz yeterlikleri daha yüksektir.
Diğer öğrencilerin başarıları ya da başarısızlıkları: Öğrenciler kendi başarılarını diğer öğrencilerin başarıları ile kı-
yaslarlar. Kendilerini diğer öğrencilerden daha başarılı gören öğrencilerin akademik öz yeterlikleri daha yüksektir.
Başkalarının değerlendirmeleri: Ebeveynlerin, öğretmenlerin, geniş ailedeki kişilerin (amcalar, halalar, dedeler vb.),
arkadaşların hatta komşuların çocuğun başarısı ile ilgili değerlendirmeleri onun akademik öz yeterliğini etkiler. Ebevey-
nlerinden, öğretmenlerinden ya da arkadaşlarından başarıları ile ilgili olumlu sözler duyanların akademik öz yeterlik
duyguları daha olumludur. Buna karşı çevresi tarafından sürekli eleştirilen, küçümsenen ya da dalga geçilen çocukların
derslerinde başarılı olabileceklerine ilişkin inançları azalır.
Fizyolojik ve duygusal duyumlar: Gencin herhangi bir işi yaparken hissettiği duygular ve bedensel deneyimleri onun
öz yeterlik algısını etkiler. Örneğin bir öğrenci sınavlara girdiğinde sık sık kalp çarpıntısı oluyor, avuçları terliyor ya da
elleri heyecandan titriyorsa, bu yaşadıklarını “Ben bu işin üstesinden gelemeyeceğim.” diye yorumlayabilir. Bu yorumla-
ma da öğrencinin akademik öz yeterliğinin azalmasına neden olabilir. Bunun aksine derslerle ilişkili bir etkinlik sırasında
(ders çalışırken ya da sınav esnasında) olumsuz duygular yaşamayan, bedensel ve zihinsel olarak da kendini rahat
hisseden öğrencilerin akademik öz yeterlikleri daha yüksek olma eğilimi gösterir.
Burada beynin çalışma ilkelerinin bir tanesinden ve bunun hem ebeveynle genç arasındaki ilişkiye hem
de gencin akademik başarısına nasıl zarar verebileceğinden biraz bahsetmemiz gerekir. İnsan beyni
“zaten olması gerektiği gibi olan” şeylere pek dikkat etmez. Ancak “tuhaf, olağan dışı ya da yanlış olan”
şeylere hemen dikkat kesilir. Örneğin trafikte ilerlerken sizinle benzer hızda ve aynı yönde ilerleyen
araçlara pek dikkat etmezsiniz. Ancak tehlikeli şekilde hızlı giden ya da ters yönde ilerleyen bir araç
hemen dikkatinizi çeker. Beynin yolunda giden şeylere dikkat etmeyip yolunda gitmeyen şeylere dikkat
etme şeklindeki bu özelliği bazen ebeveynlerin çocuklarının başarılarına daha az, başarısızlıklarına
ise daha fazla odaklanmalarına neden olur. Örneğin karnesinde bir dersi hariç tüm notları iyi olan bir
öğrenci düşünelim. Bu karneye bakan ebeveynler genellikle iyi notlara hızlıca bir göz gezdirdikten
sonra notu düşük olan derse odaklanırlar ve bununla ilgili bir konuşma yaparlar. Elbette ki böyle bir ko-
nuşma yapmak ebeveynlerin hakkıdır ve gencin daha başarılı olması için eksiklerini görmesi önemlidir.
Ancak beynin bu “farklıya odaklanma” özelliği kontrol edilmezse ebeveynler çocuklarını gereğinden
fazla eleştirebilir ve hak ettiklerinden daha az takdir edebilirler. Bu da gençlerin derslere yönelik moti-
vasyonlarını azaltabilir. “Derslerim mükemmel olmadığı sürece ne kadar başarılı olduğumun bir anlamı
yok.” düşüncesini içselleştiren genç, yapabileceklerini de yapmaktan vazgeçebilir. Bunun yanı sıra bu
tutum gençlerde sıklıkla ebeveynlerinin yalnızca eksikleri gördüğü ve kendilerini sürekli eleştirildikleri
duygusuna neden olabilir. Bu da onların yalnızca derslere yönelik motivasyonlarına değil ebeveynleri
ile ilişkilerine de zarar verir.
Çocuğunuzdan “Beni sürekli eleştiriyorsun, iyi yönlerimi hiç görmüyorsun.” sözlerini hiç duydunuz mu?
Bunu ne sıklıkta duyuyorsunuz? Sizce haklı mı? Siz bunları ebeveynlerinize hiç söylediniz mi? Onlara
bunu söylediğinizde size ne derlerdi?
43
42
42 43