Page 179 - Türk Dili ve Edebiyatı - 10 | Beceri Temelli
P. 179
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 10 84
2.ÜNİTE > Hikâye Kazanım A.2.16: Metinden hareketle dil bilgisi çalışmaları yapar.
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi Metin ve Dilimiz 25 dk.
Amacı Metinden hareketle fiilimsiler, yazım kuralları ve noktalama işaretlerini tespit edip kavrayabilmek. Bireysel
Yönerge Refik Halid Karay’ın hikâyesini okuyunuz. Metinden hareketle aşağıdaki soruları cevaplayınız.
(Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
Ayşegül
Çam ağaçlarının sesi nasıl tarif edilmelidir? Hem buna ses demek doğru mudur? Ne fısıltıya benzer,
ne de bir din nağmesi veya sevda sözleşmesidir. Çamların sesi değil, nefesi vardır. Bana, kendi sıhhî
rayihalarını koklayarak derin, uzun, dumanlı bir surette teneffüs ediyor gibi bir tesir yaparlar. Bakar-
sınız bir şey işitmezsiniz; o zaman galiba havayı içlerine çekerler. Sonra, hep birden nefes almağa baş-
larlar, çam kurusunu fıstık, reçine, sakız ve ardıç kokan bir derin teneffüs kaplar.
(…)
İşte Bilân sırtlarında, çamlar altındayım. Benim altımda da bin metre aşağıda İskenderun ovasıyla
İskenderun kasabası soluk almağa mecalsiz, güneş altında dümdüz yatıyor. Serinlik, gölgelik içinden
o kızgın yerlere hayretle bakıyorum. Ben o kadar rahatım, öyle okşayıcı, huzur ve saadet verici tatlı
rüzgâr karşısındayım ki gözle görünen bir yerde sıcaktan bunalmış, sıtmadan kavrulmuş ve güneşten
usanmış adamların mevcudiyetine inanamıyorum. Aşağısı bana bahar içindeki bir bahçeden Afrika
çöllerinde geçen bir seyahat romanı okuyormuşum gibi çok uzak, çok korkunç, fakat yarı yalan gibi
görünüyor. Zavallı küçük, şirin, beyaz İskenderun sanki bornozlu bir seyyah gibi şu akçıl ve ağaçsız
ovayı aç, susuz, bitkin bir hâlde zor geçmiş, nihayet denizin serinliğine kavuşmuş fakat serinlik yerine
sıcak su tabakası bulunca bu dümdüz ve sımsıcak ova ile sımsıcak deniz arasında ümitsizlikten bıkı-
lıp yarısı suda, yarısı karada serili kalmış! Zaten bu sahillerin denizi benim deniz hakkındaki bilgimi
değiştirdi.
Marmara’nın en sıcak günlerde Soğukoluk sularında yıkanmağa alıştığım için ben denizde daima bir
serinlik var zannederdim. Hayır burada deniz hem içinde bulunanlara, hem de kenarda yaşayanlara
sıcaklık veriyor. Yıkanmak için girenlerin terlemediğine inanmıyorum.
Bilân’ın cenup sırtları, çok ağaçlıklı, çok sulak, çok meyveli ve serin… İşte bir pınar başındayım;
oluğun altına bir sepet iri, olgun, renkli şeftali oymuşlar. Başı yemenili, saçları iki örgü, ayağı takun-
yalı sarışın bir köylü kızı bana sordu:
– Yer misin amca?
Aldım. Buz gibi derisi, ısırırken dudaklarımı yaktı; ezdikçe ağzıma serinlik, rayiha, usare doluyor;
buna biraz da çamların teneffüsü karışıyor. Ah ne güzel meyve… Bana şeftali ikram edene baktım:
Ne güzel kız!
(…)
– Kızım o başına taktığın kırmızı çiçeğin adını bilir misin?
– Bilirim: Kadife.
– Bu su kenarında açan yeşil şeyler?
– İnci çiçeği.
– Ya senin adın nedir?
Utandı; kısaca, usulca: – Ayşegül, dedi.
(…)
Refik Halid KARAY
Kelime Dağarcığı:
cenup: Güney. rayiha: Güzel koku. seyyah: Gezgin. sıhhî: Sağlığa yarar. usare: Öz su.
177