Page 361 - Türk Dili ve Edebiyatı - 10 | Beceri Temelli
P. 361
Ortaöğretim Genel Müdürlüğü TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 10 175
5.ÜNİTE > Roman Kazanım A.2.2: Metnin türünün ortaya çıkışı ve tarihsel dönem ile ilişkisini belirler.
Alan Becerileri: Okuma Becerisi Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi
Etkinlik İsmi Yeni Bir Türün Doğuşu 25 dk.
Amacı Roman türünün ortaya çıkışında sözlü ve yazılı kültürün, toplumsal değişim ve etkileşimlerin etkisini belirleye- Bireysel
bilmek.
Yönerge Metni okuyunuz. Aşağıdaki soruları okuduğunuz metin çerçevesinde cevaplayınız.
(Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)
Dürdane Hanım
(…)
Semtlerinde Ayşe Ebe adıyla ünlenen bir ebe hanımın başına gelen acayip hadiseyi işittiniz mi? Henüz
unutulacak kadar eski bir hâdise değilse de bu olay, herkesin dilinde dolaştığı zamanlarda dahi biri
diğerini yalanlayan bin çeşit hikâye, bahsi geçen olay hakkında pek çok kimsenin işin doğrusunu öğ-
renemediğinden bu defa durumu size etraflıca anlatmayı uygun gördük. Bu Ayşe Ebe’ye, her ne kadar
loğusalar arasında “ebe nene” denirse de kendisi “nene” sayılacak kadar yaşlı olmayıp, aksine “kardeş”
denecek kadar genç bir kadındır.
Yalnız genç de değil; hem genç hem de oldukça güzeldir.
Bir akşam bu kadın, ailesiyle oturup yedikten içtikten ve sohbet ettikten sonra yatak odasına çekiliyor.
Ertesi sabah, herkes uykudan uyanmasını beklerse de Ebe Hanım uyanmaz. Belki gece uykusu kaçmış-
tır da biraz geç uyanacaktır diye epey zaman kendisini rahatsız etmezler, ancak öğle vakti olduğu halde
yine Ayşe Ebe’den ses seda çıkmayınca gelip odasının kapısını tıklatırlar.
Tabii, odadan çıt çıkmaz. Herkeste bir telaş, bir merak; kapıyı kırmak gerekip de içlerinden biri kapının
zembereğini kurcalayınca kapı açılıverir. Böylece kilitli olmayan ve kendi kendisine açılan kapıyı tekrar
kırmaya da gerek kalmamıştır.
Kapı açılır ama odada kimse yok; “Acaba Ebe Hanım az önce kalkıp dışarı mı çıktı?” diye sağ sol ara-
nırsa da Ebe Hanım’ın evde olmadığı anlaşılır.
Al bir merak daha!
(…)
Arayıp taramaya devam edilir. Yine bir iz bulunamaz. Hatta hırsız falan gibi bir düşman tarafından
öldürülmüş olsa, kesinlikle bir iz bırakması gerekir ama öyle bir işâret de yok.
Meraklar gittikçe artar. “Sabahleyin erkenden yakındaki konuya komşuya gitmiş olmasın?” denerek
ahbaplık ettiği konu komşu da aranır ancak hiçbir tarafta izi bulunamaz.
Artık çaresiz, zaptiyeye bildirilecek, birkaç müfettiş ve polis görevlendirilip, evin içini dışını araştırırsa
da hırsız girdiğine dair bir ize rastlanmaz.
Bundan sonra bir taraftan zaptiye ve bir taraftan dahi ev halkı bütün İstanbul’da Ayşe Ebe’yi aramaya
başladılar. Sanki yer yarılmış da içine girmiş Ayşe Ebe; hiçbir yerde yok o kadar!
Bir iki gün böyle devam eder. Ebe’den haber yok. Üçüncü, dördüncü gün de geçer, yine haber yok.
Sonunda beşinci gece ev halkı kâh ağlayarak, kâh düşünerek Ayşe Ebe’nin başına ne geldiğini anla-
yamazken sokak kapısı açılıp kapanır “Kızlar, mumu çıkarın, ben geldim!” diye bir ses duyulur. Bu
sesin, Ayşe Ebe’nin sesi olduğunu anlayıp herkes dışarı fırlar. “Acaba, Ayşe Ebe nasıl görülecek?” diye
herkes Ebe Hanım’ı bir başka halde göreceklerini zannederken, aksine Ayşe Ebe, üzerinde gayet güzel
bir elbiseyle çıkagelir.
(…)
Herkes, “Canım, Ebe Hanım! Ne oldun? Nereye kayboldun?” diye soru yağmuruna tutarlar. Ebe Ha-
nım da “Hiç, ne olacak! Ebe değil miyim? Gece gündüz denilir mi? Ebe kısmı her zaman hizmete hazır
ve nazır olmalıdır!” diye hem açıklamaya başlar hem de ailesine yaklaşırken sanki arkadan kendisini
bir tehlike takip ediyormuş gibi sık sık arkasına bakarak korkup çekindiği bir şeyden kaçıyor gibidir.
Kısacası, kadıncağız kendini odaya atıp da ailesinin yanında güvende olduğunu görünce bir kere “ay!”
diye haykırıp, kendinden geçer!
Herkesi saran telaşı anlatmaya gerek var mı?
(…)
Ahmet Mithat Efendi, Dürdane Hanım
359